24 Ağustos 2012 Cuma

Efsane Köşesi 01 - Batman:The Dark Knight Returns

Comic türlerini kendi kafamda ikiye ayırırım , ilki normal öyküler bunlar klasik comic özelliklerinde olan devamlı serilerin sayıları yada aynı özellikleri taşıyan oneshot ve limited seriler olarak çıkan comicler ikinci kategori ise yüksek seviye öyküler, bunlar alışılmışın dışında roman havası veren daha güçlü bir dile sahip comicler oluyor ,bu üst seviye öyküler genelde limited seri ve oneshot olarak çıkar , birde bazı öyküler vardır ki bu üst seviye öykülerin içinden çıkar işte bunlar unutulmaz hikayelerdir , okuduğunuz zaman bir an için ciddi anlamda gerçek dünyadan koparsınız , hikayenin gerçektende içinde yer alırsınız , sonuna geldiğinizde ise okumaktan ötürü müthiş bir tatmin duygusuna kapılırsınız işte bu tür öykülere ben efsane öykü adını veriyorum . Başlangıç olarak  klasik kahramanlar üzerine yazılmış en iyi öykü kabul edilen the dark knight returns yani kara şövalyenin dönüşünü seçiyorum.

Frank Miller tarafından 86 yılında yaratılan bu seri hem comic dünyasında  hemde Batman'in iç dünyasında büyük bir önem taşır . 70'lerin sonlarında Batman'in tekrar köklerine dönüp ciddi bir hal alışından sonra kişiliğinin ve karanlık dünyasının tamamlanmasından büyük rol oynar , hatta birçok kişi kara şövalyenin dönüşünden sonra Batman'in ciddi bir tonda ve  karanlık bir atmosferde olduğuna inanır.

İncelemeye öncelikle artwork ile başlayalım:

Kendi adıma çizimleri beğendiğimi söylemeliyim karakter detaylarını ve atmosferi iyi yansıtıyor hikaye daha çok kişiler üzerine olduğu için dış mekanlar biraz daha az yer alıyor buna rağmen gotham şehrinin kendine has karanlık atmosferini hissedebiliyorsunuz . Kara şövalyenin dönüşünde eleştirilen konulardan birisi çok fazla yazının olması insanların daha çok yazıya boğulduğu söyleniyor, buna bir örnek veriyorum :
Buna pekte katıldığımı söyleyemem hikayenin anlatımında bunların büyük önemi var , bence olması gerektiği gibi işliyor ve hikaye takibini zorlayan bir etken değil ayrıca bu sayede daha çok yetişkinlere hitap eden bir görüntüde sağlamış oluyor.

İşin can alıcı kısmı hikayeye gelelim , elimden geldiğince genel hatlarından bahsedip fazla spoiler (bu kelimeye uygun bir türkçe kelime bulmak lazım) vermemeye çalışacağım.

Hikayemiz Batman'in ikinci Robin Jason'nun ölümünden sonra emekliliğe ayrıldığı alternatif bir gelecekte geçer , aslında bu alternatif gelecek soğuk savaşın devam ettiği 80'li yılar atmosferinde bir gelecektir bir ayrıntıyıda eklemeden geçmeyim bu hikaye A Death in Family'den önce yazılmıştır yani Jason'un nasıl öldüğü meçhuldür , hikayede vigilantism yani kanun güçleri dışında suçla savaşa iyi gözle bakılmadığı için diğer birçok kahraman faliyetlerine son vermiştir sadece devlet yönetimindeki Superman hâla aktif rol oynamaktadır ( watchmen dünyasına ne kadarda benziyor ama bu daha önce yazıldı) . Görevi yıllar önce bırakmış olan Bruce kendi iç dünyasındaki şeytanlarla uğraşırken yıllarca koruduğu şehri Gotham ise suça teslim olmuş görünümdedir özellikle mutantlar adlı çete şehri kasıp kavurmaktadır. Eski yaşamını unutmayan Bruce kendisi gibi iç dünyasındaki şeytanlarla uğraşan eski dostu ve düşmanı Two Face Harvey Dent'in estetik operasyonu için sponsor olur. Dent'in yüzünün düzelmiş hali:
Düzelişinden kısa bir süre sonra Dent'in ortadan kaybolması ve Two Face'in işlediği tarzda suçların ortaya çıkması kabuslarla boğuşan Bruce için son nokta olur ve tekrar kostümü giymeye karar verir.
Batman'in  dönüşü şehirde büyük bir yankı uyandırır , yıllarca katotonik halde olan Joker televizyonda Batman'in dönüşü haberlerini izleyince tekrar kendine gelir. İlk bölüm Batman'in Two Face olduğunu iddia eden kişinin son hedefinin neresi olduğunu çözmesi ve önlemesiyle biter , maskenin altında ise süpriz bir gerçek yatıyordur.

İkinci bölüm ise ilk bölümde Batman tarafından kurtarılan bir genç kızın Robin kostümüne büründüğünü görürüz

 kostümü giyip sokaklarda devriyeye başlayan Carrie Kelley şans eseri Mutant çetesinin merkezini bulur fakat tam o sırada  Batman çeteyi dağıtmak için merkeze baskın düzenlemiştir, Mutantların kas yığını acımasız lideri Batmobilinde güvende oturan Batman'e meydan okur aradaki yaş ve güç farkını bilen Batman buna rağmen dışarı çıkıp Mutant lideriyle yumruk  yumruğa kavgaya girişir. Sonuçsa büyük bir hüsrandır Mutant lideri büyük bir üstünlük kurmuşken Batman'in aklına sürekli bu zor durumlarda yardımına gelen eski yardımcısı Robin takılmıştır , durumu iyice umutsuzken Robin kılığına girmiş Kelley Batman'in yardımına gelir bu arada Mutant liderinin Batman'in işini bitirirken levyeyi seçmesi ilginç bir ayrıntıdır , daha sonra A death in family hikayesinde Jason'un ölümü aklıma geliyorda herhalde levye Batman ailesine karşı etkili bir silah :D .

  Kelley sayesinde kurtulan Bruce yaralı bir şekilde onuda yanına alıp mağaraya geri döner , yeniden başlattığı savaşta bir yardımcıya ihtiyacı olduğunu kabul eden Bruce Kelley'i yeni Robin olarak kabul etmiştir. Bu arada yakalanan Mutant lideri hapiste bile olsa güçlü duruşuyla hâla büyük bir sorun yaratmaya devam etmektedir , onun yenmenin tek yolu destekçilerinin gözü önünde tamamen utanç verici bir mağlubiyete uğratıp çetesi üzerindeki etkiyi yok etmektir. Bunun için Batman eski dostu Gordon'dan son bir iyilik ister, Mutant Liderini hapisten kaçırıp bütün çetenin gözü önünde ikinci raund'u başlatır.
Dövüşün nasıl biteceğini tahmin edebilirsiniz fakat kesinlikle okunmaya değer bir mücadeledir, ikinci bölüm Komiser Gordon'un görevini kötüye kullandığı için bırakmasıyla son bulur.

Üçüncü bölümde mutant çetesi dağılmıştır bunun yerine artık kendilerine batman'in çocukları adını veren suçluların cezasını veren küçük guruplar ortaya çıkmıştır , Batman ve Robin ise başarılı işlerine devam etmektedir ama yeni atanan komiser vigilante fikrine karşıdır bu yüzden  Batman'i yakalamak için sürek avı başlatılmıştır.

  Bu arada iki bölümdür perde arkasında olan Joker sonunda rehabilite olduğu numarasıyla sahneye çıkmıştır , vigilante fikrine karşı olanlar onun rehabilite olduğunu kanıtlama yarışına girip bir talkshow'a çıkartırlar , Batman'in o sırada polis takibinden kurtulmaya çalıştığı bir anda yayınlanan bu talkshow tam bir faciaya dönüşür. Bu sırada arkaplanda soğuk savaş iyice ısınmaya başlamıştır , Superman en büyük caydırıcı güç olarak ortaya çıkan bazı tehditleri önlemekle meşguldür. Başıboş kalan Joker en büyük düşmanı Batman için son bir karşılaşma hazırlar, böylece ikilinin yıllar süren mücadelesi en sonunda nihayete ericektir.

Son bölüm artık tamamen kızışmış olan soğuk savaşı konu alır , herkezin korkusu olan nükleer savaş başlamıştır , bütün şehirlerde bir kaos ortamı doğar, otorite boşluğundan Gotham şehride nasibini alır fakat kara şövalyenin buna göz yumması mümkün değildir , bu ortamda karizması  ile kendisine batman'in çocukları adını veren küçük grubu kontrolü altına alır daha sonra hapishaneden kurtulan tüm suçlularıda kontrol altına alıp şehirdeki kaos ortamını sona erdirir böylece nükler savaş boyunca en güvenilir şehir Gotham olur. Otorite tekrar sağlandığında Gothamda yapılanlar hoş görülmez ve Batman'i yakalaması için Superman Gotham şehrine gönderilir .
Kara Şövalye son savaşına hazırdır , bu sefer karşısında şu ana kadar karşılaştığı herkezden çok daha güçlü olan evrendeki tek süper adam vardır. Batman herşeyi planlamıştır ve comic dünyasıda hâla en iyi an kabul edilen Batman ve Superman karşılaşması başlar.
Her karesi heyecan fırtınası olan müthiş mücadele Batman'in Superman'i devirmesiyle son bulur ama bu savaşa kara şövalyenin kalbide dayanmaz ve  karaşövalye efsanesi  sona erer (mi? acaba).

Son olarak değerlendirmemi yazıyorum ilk bölüm mükemmel bir heyecan fırtınası olduğu için anında okuyucuyu kendine bağlıyor , her bölüm aslında farklı bir mücadeleyi anlatıyor ilki dedektiflik , sonraki güç karşılaşması bu hikaye için yaratılan Mutan Lideri tamda Killer Crock , Clayface profiline uyuyor ve dövüş kısımı gerçektende güzel geçiyor üçüncü bölüm  deliliğe karşı mücadele ve malesef zayıf gördüğüm tek  bölüm zaten asla iyi bir Joker hikayesi olarak geçmez sonuncu bölümse tekrar çıtayı yükseltir , bu sefer süpergüçlere karşı mücadele işlenir. Sonuçta girdiği birçok en iyi listesinin hakkını veriyor ve efsane olarak anılmayı kesinlikle hak eden bir öykü .




18 Ağustos 2012 Cumartesi

Yüzbaşı Tommiks - Apaçi Diablito


İlk yazımda ilk okuduğum çizgiromanlardan biri olan Apaçi Diablito ile başlamak istiyorum . Okumayı söktükten sonra o zamanlar tek okuduğum şey okulun dağıttığı Top Ali kitaplarıydı ( Cin Ali jenerasyonunu kaçırmıştım yada bizim okulda dağıtılmadı :) ) okumayı seviyordum sanırım okuma alışkanlığı insan okumayı söktüğü anda belirleniyor eğer söktükten sonra okumayı seversen devam edersin eğer sevmezsen daha sonra kazanamazsın , sürekli anı kısa romanları okumak bir müddet sonra sıkmaya başlayınca gazetelerin verdiği ek hikaye kitaplarına adım attım . Okuduğum ilk çizgiroman Selma Lagerlöf'ün Nobel ödüllü romanından uyarlanan Uçan Kaz'dı çok daha sonra romanınıda okumuştum ve harika bir öykü olduğunu belirtmeliyim. Uçan Kaz'ın renkli dünyası o kadar çok hoşuma gitmişti ki çizgiroman dünyasına ve anlatım gücüne hayran kalmıştım(tabi ki  o zamanlar böyle düşünmüyordum çocuk gözüyle belirtirsem hikaye hoşuma gitmişti :) ). Fakat bir sorun vardı elimde sadece 4 tane sayısı vardı ve dönüp dolanıp onları okuyordum artık babam da bıkıp hep aynı kitapları okumaktan bıkmadın mı bak orada başka çizgiromanlarda deyip milliyet eki serisi olan Tommiksleri gösterdi , onlar renksiz ondan okuyamıyorsun değil mi demişti. Aslında söylediği doğruydu renksiz olduğu için hiç ilgilenmemiştim fakat birgün ön yargımı kırıp bir tane sayısını elime aldım işte o andan sonra bir daha çizgiromanı elimden bırakamadım.

Nasıl bir şekilde etkilendiğimi tarif edemem ,heyecan aksiyon beni normal dünyadan alıp götürmüştü , fumettilerin sevdiğim tarafı budur ortasından bir yerden başlasanda konuyu takip edebiliyorsun aksiyon seni eline aldıktan sonra öncesini sorgulamıyorsun işte Apaçi Diablito da böyle bir hikayedir ne Tommiks'i ne Konyakçıyı nede Doktoru tanımadan rancerlerin ne olduğunu bilmeden hikayeye daldım. Çok daha sonralar Yüzbaşı Tommiks'in orjinalinde Captain Miki olduğunu ve hikaye Amerikada geçmesine rağmen İtalyanlar tarafından yazıldığını öğrendim belkide ileri yaşlarda bunları bilerek ele alsaydım bu nasıl bir garabet deyip hiç elime almazdım iyiki bilmiyormuşum :).
Şimdi esas kısıma hikayeye geçelim.

Apaçi Diablito hikayesi kaç sayfa tutuyor bilmiyorum ama benim okuduğum Milliyet eklerinde 2.5 sayı sürüyordu yani Fumetti standartlarında uzun sayılır bu muhteşem öykü Yüzbaşı Tom'un Konyakçı ile birlikte Suzi'nin kanaryaları için ot toplamaya çıkmasıyla başlar , yolda yerliler tarafından soyulmuş bir göçebe ailesi ie karşılaşırlar , suçluların civardaki en yakın apaçi köyü olan beyazlarla dost Parlak Ok kabilesinden olma olasılığı yüksektir ve Tom ve Konyakçı köye gelir gelmez suçluyu bulurlar , suçunu inkâr eden Uzun El, Tom'u duelloya davet eder . Duelloyu tabiki kahramanımız kazanır ve utanç içindeki Uzun El muhteşem yeminini eder "Parlak Ok kabilesinde yaşayan Uzun El öldü bundan sonra adım Diablito civardaki bütün beyazları kovucağıma yemin ediyorum ." ve böylece hikaye gerçektende başlamış olur Diablito civardaki yurtsuz yerlileri toplayıp beyazlara savaş başlatır fakat hikayenin tek kötü adamı Diablito değildir ,Yüzbaşıyı öldürmek için Diablito'nun düzenlediği suikast başarısızlığa uğrar ama Albay Brawn ağır bir şekilde yaralanır yerine atanan Albay Macperson ise en az Diablito kadar delidir ve bütün yerlilere savaş açmayı planlıyordur.

Hikayenin genel hatları bu şekildedir , özellikle albay Macperson'un gelişiyle hikayenin farklı bir boyut kazanması bunu diğer Tommiks hikayelerinden ayırır , yerlilerin beyazları topraklarından atmak istemesi , beyazların yerlilere beslediği önyargılar güzel işleniyor ayrıca Yüzbaşı Tommiks'e bu hikaye sayesinde hayran oluyorsunuz Doktor ve Konyakçıyı koca bir kabileden kurtarışı , bir avuç kişiyle Kulver Kalesini Diablito ve adamlarına karşı savunuşu , gerektiğinde Alby Macperson'a kafa tutuşu ve iki aileyi kurtarmak için çıktığı ölüm görevi.

Son görüşüm Apaçi Diablito Western türündeki Fumettiler içinde çok iyi ve kaliteli bir hikaye hiç karakteri tanımadan bile hikayeye girmenizi sağlıyor bu yüzden herkez için iyi bir başlangıç olabilir.

Cofuman

Özellikle çizgiroman üzerine açılan blogların çoğaldığını görünce , bende çizgiromanlar hakkında bildiklerimi pylaşacağım bir blog açmaya karar verdim . Cofuman'ı ise Comic (Amerikan tarzı ÇR) , Fumetti (İtalyan tarzı ÇR) ve Manga (Japon tarzı çizgiroman ) kelimelerinden türettim , yapmak istediğim bu üç türdeki okuduğum çizgiromanların üstünden geçmek , tanıtmak ve ilgi çekici bilgiler vermek , elbetteki bu konularda uzman olduğumu iddia etmiyorum amacım ülkemizde  çizgiroman sevgisine kendimce katkıda bulunmak .