30 Aralık 2013 Pazartesi

Çizgi Romanda Ölümün Ölümü - Superman'in ölümü ve dönüşü

Günümüzde Çizgi roman karakterlerinin sıkça ölüm haberleri gelir, bazen karakterlerin ölümünü dirilişini takip etmek başlı başına bir işkence haline gelir. Ayrıca karakteri öldürmek ayrı bir yaratıcılık, diriltmek ise apayrı bir yaratıcılık gerektirir. Malesef bu öldürme ve diriltme olayları iyice arttığından artık yaratıcılık gittikçe azalmaya başladı.O kadar saçma diriltme hikayeleri çıktı ki artık okuyucular arasında alay konusu haline geldi. Peki bu trend nasıl başladı hiç merak ettiniz mi ? Şimdi bu trendin başlangıçına bir göz atalım.

Bu trendi başlatan karakter süper kahraman çağını açan Superman'den başkası değildir. Öncü kahramanlardan biri olan Superman ölümü ve dirilişiyle çizgi romanda  birçok şeyin değişmesine yol açmıştır.Şimdi bu hikayeyi inceleyelim.

Doksanlar çizgi romanlar için pekte iyi anılan yıllar sayılmaz , hikaye kalitesinin düştüğü tuhaf trendlerin başladığı yıllar olarak anılır. Superman yayınları doksanların başında oldukça etkilenmiş serilerden biridir. DC simge karakterinin bu önlenemez düşüşüne bir son vermek için fikirler üzerine fikirler geliştirir . Bu büyük beyin fırtınasının sonunda tek bir çıkar yol bulunur,  karakteri öldürmek. Peki Superman nasıl ölecektir ? Neredeyse sınırsız güce sahip bir karakteri şimdiye kadar öldürebilecek bir düşman yoktu ortada , bunun üzerine yeni bir karakter tanıtılmaya karar verilir. Bu karakter  Doomsday'dir.



Doomsday karakteri özel olarak bu hikaye için yaratılmıştır ve kökeni hakkında hiçbir açıklama yapılmamıştır. Hikaye onun bir duvarı yumrukladığını dönemin Superman sayılarının sonunda görmemizle başlar.





Bu gerçektende harika bir sahne , bu şey hakkında hiçbir fikrimiz yok fakat anlatım balonunda Doomsday'in durdurulamaz şeklinde gelişini yazması ve duvarı parçalayıp çıkması onun oldukça tehlikeli bir düşman olduğunu gösteriyor. Doomsday hapsolduğu yerden çıkmayı başardıktan sonra önüne çıkanı yok etmeye başlar. Onu önce o dönem ki Justice League üyeleri fark eder. Justice League'in o dönemki kadrosu biraz daha zayıf üyelerden oluşsada yinede çokta zayıf bir kadro değildir: Booster Gold, Blue Beetle, Guy Gardner (Sinestro'nun yüzüğünü çaldığı dönemi), Fire, Bloodwyne (aslında Martian Manhunter , niye bu şekilde olduğunun ayrıntısını bende bilmiyorum), Ice ve Maxima. Doomsday tek kolu arkasına bağlı olsada hepsini yenmeyi başarır. Superman alarm üzerine dağılmış arkadaşlarını bulur ve toparlanıp Doomsday'in karşısına çıkarlar.



Fakat Doomsday'in gücü Superman'i bile şaşırtır, Superman tek başına yetersiz kalacağını düşünüp hep birlikte ekip tüm silahlarıyla Doomsday'e saldırırlar ama bu Doomsday'e zarar vermek şöyle dursun , yaratığın bağlı kolunuda serbest bırakır. Kolu serbest kalan Doomsday saldırıp bütün Justice League'i dağıtır.



Sadece Superman'in bilinci açık kalmıştır, arkadaşlarının güvenliğini sağlayan Superman kaçıp yıkıma devam eden Doomsday'in peşine düşer. Hikayede bazı tuhaf şeylerde yok değildir , mesela bunlardan birinde Doomsday bir süpermarketi yıkarken bir televizyonda şu abartılı Amerikan güreşleri reklamı görür. Reklamda güreşçi herkese meydan okuyup Metropolis'e beklediğini söyler, bunun üzerine yoluna devam eden Doomsday Metropolis tabelasını görünce anında yönünü oraya çevirir. Superman daha fazlasına müsade etmeyeceğini belirtip koruyucusu olduğu şehirde son direnişini yapar. Amansız bir dövüşten sonra iki rakipte yereserilir.






İşte Superman'in ölümü hikayesi bu şekilde sonuçlanır. Buraya kadar olan kısmı yorumlarsam , okunuş oldukça zevkli, hareketli dövüş sahneleri ve aksiyonun bolluğu heyecan veriyor fakat bazı mantık hatalarıda yok değil. En büyük eleştirilerden bir Superman'in hiç aklını kullarak savaşmayıp , sadece amaçsızca yumruklaşma yarışına girmesi pekte Superman'in yapacağı bir hareket olarak görülmüyor , buna bende hak veriyorum ama dövüş heyecanından zevk aldığımdan bu eleştiriyi göz ardı ediyorum. Olayın yankısına gelirsek , Superman'in ölümü büyük bir gürültü koparır, hikayenin son sayısı üzerinde kanlı bir Superman arması olan  siyah renkteki polybag denilen plastik poşetlerde satışa sunulur , bu poşetin içinde ayrıca siyah bir bandajda  vardır.






 Olay medyada geniş bir yer bulur , sonuçta Superman Amerika'nın ikonlarından biriydi ve ilk süper kahramanın ölmesi bir çok kişinin dikkatini çekmişti. Hikaye amacına ulaşıp oldukça yüksek satış rakamlarına ulaşır , bunda büyük etken Superman'in bir daha dönmesinin olası olmadığını düşünenler bu final sayısına büyük rağbet göstermişti çizgiroman okuru olsun olmasın (ve fena halde yanılacaklardı :D ) .
Sonrasında çizgiromanda "arkadaş için cenaze" hikayesi başlar. Superman'in cenaze merasimine DC'nin tüm kahramanları katılır ve büyük bir kortej oluştururlar.




Superman'in cenazesi yapılıp bitmiştir peki şimdi ne olacaktır yer aldığı dört fark yayın kapatılacak mıdır ? Tabiki hayır, ve tartışmalı Superman'lerin hükmü hikayesi başlar. Kısa zaman zarfında dört tane yeni Superman adayı ortaya çıkar.


Bunlardan birincisi Steel, siyahi bir inşaat işçisi . Eski bir silah tasarımcısı olduğunu öğrendiğimiz John Henry Irons şehirdeki Superman'in yokluğundan dolan boşluğu görünce kendisine zırh yapıp Superman'in mirasının yok olmadığını kanıtlamaya çalışır. Çok geçmeden şehirde kaos yaratmaya çalışanların kendi tasarladığı silahları kullandığını keşfeder ve bu olayın peşine düşer. Tip olarak Superman ile alakası olmadığından geri dönen Superman olduğuna inanan yoktur , zaten onun ruhunu yaşatmaya devam etmektir amacı.

İkincisi ise Superman'in güçlerine sahip genç bir çocuk , kendisine Superboy denmesinden hoşlanmayan bu delikanlı daha çok gösteriş meraklısı ve şov yapma derdinde , iddiasına göre Superman'in klonu.

Üçüncü karakter Superman'e fazlasıyla benzeyen yüzünü kaplayan bir gözlükle dolaşan bir aday. Fazlasıyla Superman'e benzesede yakaladığı suçluları infaz etmesi kendisine kripton'un son evladı diyen bu karakter üzerinde fazlasıyla soru işareti oluşturuyor.

Dördüncü ve son aday ise yarı makine yarı Superman görünümünde, testlerde et kısımları Kripton genleri içeriyor ayrıca eski Superman'in bildiği bazı anılara sahip ama hafıza kaybı yaşamış gibi görünüyor. Cyborg Superman, eski Superman kadar güçlü ve Amerikan başkanını bir terörist saldırıdan kurtarıp güven kazanıyor.

Kim gerçek Superman tartışmaları sürerken uzaydan gelen devasa bir gemi Green Lantern'in şehri Coast City semalarına yanaşır . Green Lantern Hal Jordan uzayda olduğundan alarm verilir. Çağrıya Kripton'un son evladı ve Cyborg yetişip Coast City'e ulaşır ,  ikilinin karşılaşması iyi olmaz Cyborg bunun sorumlusunun karşısındaki sahtekar olduğunu alıcılara bildirip  , Kripton'un son evladını ölümcül şekilde yaralar. Devasa uzay gemisi ise şehri bombardımana tutup 7 milyon insanı katleder.  Cyborg kılını bile kıpırdatmaz aksine rahatça gemiye yanaşır ve açılan kapısından içeri girer , geminin sahibi Superman'in düşmanlarından Mongul'dan başkası değildir , daha ilginci ise Cyborg yanına geldiğinde önünde eğilip elini öper.



Bundan sonra Cyborg planının ikinci aşamasını uygular, Superboy'u kandırıp gemiye hapseder , sonra tüm Justice League üyelerini kandırıp yanlış bilgilerle uzaya gemiyi takibe gönderir. Metropolis'e saldırı hazırlıklarındayken Superboy kurtulmayı başarıp Metroplise geri döner. Bu arada Cyborg'un gerçek hikayesini öğreniriz. Kısa bir süre önce yayınlanan bir Superman hikayesinde uzaydan dönmekte olan dört tane astronot yüksek seviye radyasyona maruz kalıp uzay mekikleri metropolise düşer.  Korkunç şekilde değişime uğrayan bu astronotlar Lexcorp tesislerine yetişmeye çalışırken Superman onların insanlara saldırdığını zannedip karşısına çıkar fakat gerçeği anladığında çok geç kalmıştır. Astronotların ikisi korkunç şekillerde ölür. Ekibin lideri Hank Henshaw karısını kurtarmaya çalışırken kendi vücudu dökülmeye başlar . Radyasyonun yarattığı etkiyle Hank'in bilinci bilgisayarın içine girip tuhaf bir değişime uğrayarak yaşayan bir enerjine dönüşür . Kendisine bir robot bedeni yaratıp karısını geri getirmeyi başarır fakat karısı onun bu haline dayanamayıp intihar eder. İyice yıkılan Henshaw bütün ülkenin bilgi ağına yayılır hatta en sonunda Superman'i  dünyaya getiren uzay kapsülünün sistemine ulaşıp DNA'sını ele geçirir. Sonrada bilincini uzaya ışınlar. Uzayda yol alıp Mongul'un gezegenine düşer , gücüyle Mongula boyun eğdirir ve planlarını kurgular ayrıca elde ettiği DNA'dan kendine Superman'e benzeyen bir beden yaratır.. Bu arada ölümcül yaralanan Kripton'un son evladının'da sırrını öğreniriz, aslında bu karakter daha önce Superman hikayelerinde çıkan Eradicator adlı karakter olduğunu öğreniriz , Eski bir Kripton silahı olan Eradicator saf enerjiden oluşmuş ve Superman'in kalesinde son şeklini almıştır.




Diğer yanda Superboy, Steel ve Supergirl'ü haberdar eder ve birlikte Cyborg'a karşı hazırlanırken bir Superman zırhı içinde uzun saçlı bir adam karşılarına çıkar . Adam siyah bir Superman kostümü giymektedir ve Superman olduğunu iddia eder fakat güçleri yoktur. Acaba buda mı  taklit derken ekip Cyborg'a karşı harekete geçer . Aralarına uzaydan dönen Hal Jordan katılır , zor bir mücadelede sırasında yeni Superman
 yoğun bir Kriptonit gazına maruz kalır . Normalde ölümcül olan bu gaz güçsüz Superman'e tam tersi etki yaratıp güçlerini geri getirtir . Dönenin gerçek Superman olduğu anlaşılmış olur ve gerçek Superman, Cyborg'u yenip dönüşünü ilan eder. Ölümden dönüşü ise söyle açıklanır ; Superman ölümcül derecede darbeler alınca bütün hayati fonksiyonları dururmuş ve iyileşme komasına girermiş. Evet oldukça kötü bir açıklama olduğunda hem fikirim.

Hikayeyi olabildiğince kısa tutmaya çalıştım ama bundan daha uzun ve kompleks olduğunu söyleyim. Kendi adıma hikayeyi beğendim, bu ikinci yarıda ilginç şeyler yok değil , mesela Cyborg'un hikayesi tamamen Marvel'in  ünlü süper kahraman ailesi Fantastik dörtlünün parodisi olarak yapılmış :D . Marvel ile kafa bulmuşlar fakat yeni tanıttıkları Steel karakteri bayağı bir Marvel'ın Ironman'inden esinlenmiş , eh en büyük farkları kişilikleri taban tabana zıt. Fakat Steel'i yardımcı  karakter olarak sevdiğimi belirtmeliyim , ileride iyi hikayelerde yer alması karakterin boş olmadığını göstermiş oldu.  Yeni tanıtılan Superboy karakteri ise DC'nin önemli figürlerinden birine dönüşecektir. Eradicator rejenerasyondan sonra kahraman olarak devam edecek ve ara ara farklı takımlarda yer alacaktır. Cyborg ise geri gelip Superman'in azılı düşmanları arasına katılacaktır. Fakat hikayeden en çok etkilenen kişi aslında Superman ailesinden değildir , şirketin başka bir yayını olan Green Lantern olur.



Emerald Twilight (Zümrüdün alacakaranlığı) hikayesinden kısaca bahsedersek, Green Lantern yayını 90'larda çokta iyi satışlar elde etmiyordu. Yazarlar sorunun baş karakter Hal Jordan'da olduğunu , onun yeterince enteresan bir karakter olmadığını düşünüyorlardı. Ayrıca biraz komplike olan Green Lantern Corps'u düzenlemek istiyorlardı. Bu hikaye bir fırsat yaratır ve yeni bir Green Lantern kahramanı yaratılmaya karar verilir, peki Hal Jordan ne olacaktır ? Tabiki emekliliğe ayrılacaktır ama işin sıkıntısı tam bu noktada , çizgiromanda ana karakterin emekliliği iki şekilde olur ya öldürülür ya da kötü adama dönüştürülür. Malesef Hal için ikinci seçenek kullanılır, bütün şehri yok olan Hal , akli dengesini yitirmeye başlar. Önce  yüzüğüyle şehrin görüntüsünü kendine göre yeniden yaratır fakat yüzüğün enerjisi azaldığından görüntü kaybolur ve  evrenin gardiyanları yüzüğü kişisel amaç için kullandığından onu uyarır, Hal ise iyice kafayı sıyırdığından eğer daha çok enerjiye sahip olursa şehri kalıcı olarak yaratabileceği düşüncesine kapılır ve merkez bataryanın gücünü çalmak için Oa'ya doğru yola çıkar . Onun bu amacını öğrenen gardiyanlar durması için yoluna birliğin elit üyelerini çıkarır fakat Hal hepsini yenip yüzüklerini çalarak onları uzayda ölüme terk eder ve yoluna devam eder. En sonunda Oa'ya ulaştığında Gardiyanlar son çare olarak Hal'ın en büyük düşmanı Sinestro'yu hücresinden çıkarıp karşısına dikerler. Bu Hal'ı daha çok kızdırır ve sert bir mücadeleden sonra Sinestro'yu öldürür. Ona engel olmak isteyen dostu Kilowog'u da öldürdükten sonra merkez bataryaya girerek tüm gücünü kendine alır ve böylece yeni kötü Paralax'a dönüşür. Gardiyanlarsa son bir yüzüğü kurtarıp dünyadaki bu yüzüğe uygun kişi olan Kyle Rayner'a iletir. Sonrası ise oldukça uzun bir hikaye konu dışı ama 2004 yılında bu  yaşanan olaylar başarılı şekilde düzeltilir ve  Hal Jordan yaptıklarını düzeltip geri döner ve Green Lantern şimdilerde DC'nin en başarılı yayınlarından birine dönüşür.  Bu kısa Green Lantern tarihçesinden sonra Superman'e geri dönelim.

Şimdi esas konuya gelelim Superman'in ölümü ve dönüşü hikayesinin etkilerine. Bu hikayenin yarattığı başarıdan sonra DC benzer şekildeki versiyonunu Batman'e uygular , fakat öldürmek yerine sakat bırakmayı seçer. O hikayede de benzer şekilde Batman'in yerine başka birisi geçecektir bir süre. Bu iki hikayenin başarısı çizgiromana olan ilgiyi büyük ölçüde arttırmıştır ve benzer şekilde sektördeki birçok süper kahramana uygulanmaya başladı .  Uzun hikaye örgüsü ise artık standart bir yayın politikası haline geldi, artık hikayeler üç-dört sayıda değil çok daha fazla kitaba ve yayına yayılmaya başladı. Önemli bir nokta ise kolleksiyonculuğun ve sonrasında spekülasyonun yükselişi oldu. İnsanlar  Superman'in ölümü ve Batman'in sakat kalmasını bu karakterler için bir final noktası zannediyordu bu yüzden kolleksiyonluk sayılar olacağını ve ileride değerleneceğini düşünmek gibi bir yanılgıya kapıldılar bu yüzden Superman geri dönünce kandırıldıklarını hissettiler ama gerçektende çizgiroman ile ilgilenen kişiler  ve sektörün nasıl yürüdüğünü bilenler DC'nin baş iki karakterini ölü ve sakat bırakmayacağını biliyordu. Fakat bu kolleksiyon çılgınlığı durmadı , aksine spekülasyon deliliği başlamış oldu . Bazı çizgiromanlar üzerine spekülasyonlar yapılıp balon satış rakamlarına ulaşıldı fakat bunun sektöre hiç bir faydası olmadı hatta tam aksine sektörü çökertti ve büyük zararlar açtı. Bu geniş bir konu olduğu için daha sonra ayrıntılı olarak bahsederiz. En büyük etki ise Superman'in ölümden dönerek ölümün kapılarını kapatmış olması oldu. Bu zamana kadar bir karakteri öldürmek oldukça zor bir karardı fakat bundan sonra her şey değişti.  Neredeyse sektördeki tüm karakterler bir defa öldürülüp geri getirildi , daha önce ölmüş karakterlerde tekrardan geri dönmeye başladı, yani kapılar sonuna kadar açıldı.  Bence bunun en büyük zararı artık çizgiromanda ölüm inandırıcılığını yitirmiş oldu. Eskiden bir karakterin bir hikayede ölmesi büyük gürültü koparırdı ama artık hiçbir etkisi kalmadı, eh bir sene sonra geri gelir deyip geçiyoruz.  Malesef güzel bir hikaye kötü sonuçlar, umarım yazarlar artık şu gereksiz karakter öldürmeye bir son verirler çünkü kimseyi etkilemiyor artık ve gittikçe ucuz bir dikkat çekme yöntemine dönüştü.

Neyse umut etmeye devam edelim, bu kadar Superman adayından bahsettikten sonra bir sonraki yazıda Superman'den esinlenilerek yaratılmış karakterlerden bahsedeceğim.

27 Aralık 2013 Cuma

Superman Ailesi

DC'de Batman ailesi olurda Superman ailesi olmaz mı :) , şimdi şu geniş Superman ailesini tanıyalım. 

Gümüş çağ-Crisis arası ortaya çıkanlar

Superman (Kal-El,Clark Kent) : Superman takımının lideri , Dünya Bir'in yılmaz savunucusu.

Superman (Kal-L,Clark Kent) : Zaman karmaşasını önlemek için  DC tarafından yaratılan paralel evrenlerden Dünya İki'nin Superman'i. Daha çok 38-56 döneminin nazilerle savaşan Superman'i olarak kabul ediliyor. İki farklı Superman bir çok paralel evren hikayesinde biraraya gelmiştir, Crisis hikayesinde paralel evrenler yok edilince, iki Superman olamayacağı için eşi Lois Lane ile bir tür paket boyutta yaşamaya devam etmiştir. Yıllar sonra Infinite Crisis (Sonsuz Kriz) hikayesinde tekrar ortaya çıkıp trajik bir şekilde öldü.

Lois Lane : Superman'in hayatının aşkı , Daily Planet'in cesur gözüper yazarı, ikili çizgiroman dünyasının en populer çiftlerinden birisidir. Lois, Superman'in yer aldığı hemen her alternatif evrende vardır ve kaderleri birbirine bağlıdır . Modern versiyonu 96 yılında Superman ile evlenmiştir , New 52 sonrasında bu evlilik devamlılıktan çıkmıştır (kahrol New 52).

Jimmy Olsen : Superman'in kankası, Daily Planet'in ofisboy'u ve fotoğrafçısı, Superman'in en büyük fanlarından biridir. Gümüş çağda kendi solo serisine bile sahip olmuştur , hiç hafife almayın efsane çizer Jack Kirby uzun süre onun kiitabında çalışmış , hatta yarattığı DC'nin ikonik kötü adamı Darkseid'i ilk Jimmy'nin kitabında göstermiştir.

Lara ve Jor-El : Superman'in biyolojik anne ve babası . Jor-El Kripton gezegeninin saygın bir bilim adamı olarak gösterilir , gezegeninin yok olacağını uyarmasına rağmen kimseyi ikna edememiştir , yinede oğlunu kurtarmayı başarmıştır.

Martha ve Jonathan Kent : Superman'i bulup evlat edinen dünyalı ebeveynleri. Başlangıçta isimleri farklı şekillerde geçsede en son kabul edilen hali budur. Superman'i yetiştiren ve ona doğru yolda esin kaynağı olmuşlardır. Crisis öncesi ölen ikili , Crisis sonrası Superman'in yeniden tanıtılışında tekrar sağ konumuna geçmişlerdir ve önemli yardımcı karakterler olmuşlardır. Bildiğim kadarıyla New 52 devamlılığında ikiside ölü durumunda (Yine kahrol New 52) . 

Supergirl(Kara Zor-El, Linda Lee) : Supergirl'ün durumu biraz karışık olduğundan dönem dönem anlatılmalı. İlk yaratılan Supergirl, Superman'in Kripton'dan kuzenidir , Kripton patlayınca bir parçası sağ kalmayı başarmıştır , daha sonra bu parça kriptonit yağmuruna tutulunca Zor-El kızını kurtarmak için dünyaya yollar. Dünyaya gelince Linda Lee kimliğiyle bir yetimhaneye yerleştirilir, daha sonra bir aile tarafından evlat edinilip Linda Danvers adını alır. Superman tarafından varlığı keşif edildikten sonra birlikte maceralara atılırlar. Kendi solo serilerinede sahip olan Supergirl Crisis hikayesinde ölür.

Power Girl (Kara Zor-L, Karen Starr) : Dünya İki Superman'i Kal-L'nin, kuzenidir. Önce dünya ikinin Supergirl'ü olmuş sonrada Power girl kimliğini almıştır. Crisis sonrasında orjini değiştirilip bir Atlantisli büyücünün kızına dönüştürülmüştür. 2000'lerde ise Infinite Crisis hiayesinde bu değiştirilip yeniden eski konumuna döndürülmüştür .

Superboy-Prime (Kal-El,Clark Kent) : Tamda Crisis hikayesi zamanında yartılmış bir başka paralel dünya  versiyonuSuperboy'dur. Kendi evreni Earth prime yok olunca Kal-L ile birlikte paket boyuta gitmiştir. Infinite Crisis hikayesinde geri dönüp malesef hikayenin kötülerinden birine dönmüştür.

Krypto : Süper köpek krypto,  Jor-El'in  roketi test etmek için kullandığı köpektir. Dünyaya gelişi daha geç sürmüş , dünyaya düştüğünde genç Clark tarafından bulunur.  Uzun süre maceralarda eşlik eden Krypto Crisis hikayesinden sonra silinir. Daha sonra 2000'lerde yeniden yaratılır , Brainiac'ın kurduğu bir tuzak için yaratılan Krypto Superman tarafından kurtarılıp himayesine alınır.

Beppo: Süper maymun Beppo, köpek yetmemiş olacak ki Jor-El uzaya bir tanede şebek yollamış :D , neyseki kısa süre sonra hikayelerden silinir.

Streaky: Süper kedi Streaky, Superman'in köpeği olurda Supergirl'ün kedisi olmaz mı :D. Supergirl kriptonit üzerine deney yaparken yanlışlıkla evcil kedisi süper güçler kazanır ve süper kediye dönüşür. 70'ler de süper güçlerini kaybedip tekrar normal bir kedi olmuştur.

Comet: Gümüş çağın en uçuk fikirlerinden biri , Supergirl'ün süper atıdır. Telepatik güçlere sahip bir insanken bir büyücü tarafından ata çevirilmiştir. Tuhaf bir fikir neyseki ortadan kaldırılmış.







Crisis sonrası Modern çağ

Supergirl (İkinci versiyon) : Crisis'ten sonra DC, Superman'in Kripton'un yaşayan son üyesi olmasını istemiştir. Bu yeni yartılan Supergirl paket bir boyuttan gelmiş Lex Luthor tarafından yaratılmış şekil değiştirme gücüne sahip bir klondur. Superman'in ölümü hikayesinde yer alan bu versiyondur.

Superboy(Kon-El, Conner Kent) : Cadmus projesi tarafından Superman ve Lex Luthor'un DNA'sından yaratılmış bir klondur. Superman'in ölümü hikayesinden sonra ortaya çıkmıştır. Daha sonra üçüncü Robin Tim Drake ve İmpulse ile birlikte Young Justice ekibini kurmuştur.

Steel(John Hanry Irons) : Bir silah tasarımcısı olan John , yaptığı silahların yanlış ellere geçtiğini öğrenince bu işi bırakıp Metropolis'e kaçıp bir inşaat işçisi olarak çalışır. Bir gün gökdelen inşaatından düşünce Superman tarafından kurtarılır. Superman'in ölümünü öğrenince kendisine bir zırh hazırlayıp Superman'in ruhunu yaşatmaya çalışır, Superman döndükten sonrada önemli bir yardımcı karaktere dönüşür. 

Supergirl (üçüncü versiyon) : Bu versiyon ilk versiyona daha çok benzer , Superman/Batman yayınında ortaya çıkmıştır kuzenine bakması için Kripton'dan erişkin iken ayrılmış fakat uzayda kaybolduğundan kronojik uykuya yatmıştır. Şu anda mevcut olan Supergirl bu versiyondur.

Christopher Kent (Lor-Zod) : Last son hikayesinde ortaya çıkan gizemli bir kriptonlu çocuk, Clark ve Lois tarafından evlat edinilir fakat gerçek kısa süre sonra açığa çıkar , aslında Phontom Zone'a hapsolmul General Zod ve yardımcıs Ursa'nın oğludur . 


 

25 Aralık 2013 Çarşamba

Superman'in yıllara göre evrimi

Jerry Siegel ve Joe Shuster 1938 yılında Superman'i yarattığında herhalde tarihe bu kadar büyük bir damga vuracaklarını düşünmemişlerdir. Action Comic dergisinin ilk sayısındaki kapakta yer alan Superman sıradışı hikayesiyle en dikkat çeken karakter olup , populerliği ile süper kahramanların altın çağını başlatmıştır. Aslında çıkan bu ilk sayıyı incelesek ne kadar basit bir hikaye olduğunu görüp şaşırırız. İlk sayısında daha uçmayı bile bilmeyen superman, adi suçlularla biraz sert yöntemlerle savaşan basit bir vigilante idi , tabi ilk zaman Batman gibi çatır çatır adam öldürmüyordu.



Hatta şu kapakta kaldırdığı meşhur arabada Lois'e sarkıntılık yapan serserilere aittir. Hikaye ise tam bir komedi, Clark kimliğim belli olmasın diye serserileri görünce sıvışıp (üç tane serseriyi dövünce Superman olduğu nasıl belli oluyorsa artık :) ) , sonrasında kostümünü giyerek adamların arabasını darmaduman etmesi pekte kahramanca bir hareket sayılmaz.  Daha sonra karakterin bu temelsiz hali düzenlenip daha bir kahraman moduna sokuldu , artık suçlularla savaşan polisle işbirliği yapan , kötülerin düşmanı , masumların koruyucusu ,  yardıma muhtaç herkese el uzatan bir kahraman haline geldi. Bu belkide onca yıl geçmesine rağmen hiç değişmeyen en önemli özelliklerinden birisidir Superman'in , hatta bu yüzden ona "boyscout" yani izci çocuk derler . Yeni konseptinde Superman artık insanlığa yol gösterici , güvenin sembolü ve örnek alınacak bir simgeye dönüştürülmüştür , böylece Amerika'nın "yeni dünya ve uyum " konseptine uygun hale gelmiştir. Karşısına çkan zorluklarda değişim geçirmiştir , artık basit suçlular değilde canavarlar ve çılgın bilim adamları hikayelerde boy göstermeye başlamıştır. Bunların içinde şüphesiz en önemlisi Superman'in en büyük düşmanı olan Lex Luthor, 1940 yılında ortaya çıkar.




Olaylar 1941 yılında ise çok daha farklı boyutlara ulaştı , Pearl Harbor saldırısından sonra Amerika her alanda milliyetçilik ve vatanseverlik duygularını ön plana çıkarttı. Bu dönemde çizgiromanlar bu moral harekatının en önemli alanlarından biriydi . Halkın moralini yükseltmek için sürüyle kahraman yaratılmışken, Superman'de en ön saflarda olanlardan biriydi . Böylece Naziler ve Japonlar hikayelerin temel konusu olmaya başladılar.



Bu dönem Superman'in populerliğinin oldukça arttığı dönemdir , öyleki  sadece düzenli yayınlandığı Action Comic ve Superman yayınları dışına çıkıp aynı şirketin bir diğer kahramanı Batman ile birlikte ayrı öykülerinin çıktığı World's Finest yayın hayatına girer .



İşin garip tarafı ikili kapaklarda yer alsada 1954 yılına kadar aynı hikayede yer almamıştır. Superman'in farklı yayınlarda çıkması bu kadarla bitmez 1945 yılında Superboy adı ile gençlik maceraları More Fun Comics kitabında yer almaya başlar.



Savaş döneminde yaşanan süperkahraman patlaması savaşın bitişiyle bıçak gibi kesilir. Satışlar büyük ölçüde düştüğünden ardı ardına bir çok yayın durdurulur , bu durum Superman'i etkilesede yayının durmasına sebep olacak seviyeye düşmez ve Superman bu dönemi atlatan bir iki karakterden biri olur.  1950'li yıllar ise uzay ve atom yarışı hikayelerede etkiyen tema olmuştur. Tamda süper kahramanlar iyice unutulmuşken 1956 yılında Flash'ın yeniden doğuşuyla kahramanların gümüş çağı başlar. Yeniden süper kahramanlar populerleşip ardı ardına yeni kahramanlar yaratılmaya başlar. Bu dönemde Superman'in çevreside genişlemeye başlar ve kuzeni Kara Zor El, Supergirl olarak yayın hayatına girer.

 Gümüş çağ her ne kadar çizgiromanların yeniden populerleşmesini sağlasada , uçuk kaçık fikirlerin yoğun olduğu bir dönemdi. Superman'in her yeni sayıda tuhaf güçlerinin ortaya çıkmasının yanı sıra (ellerinden gökkuşağı ışınları çıkarması gibi) süper köpek , süper kedi gibi tuhaf karakterlerde çıkmaya başladı. Bunun dışında Superman çizgiromanlarının yardımcı karakterleri Lois Lane ve Jimmy Olsen'in kendi solo kitapları çıkmaya başladı. Superboy ise geleceğe yolculuk edip geleceğin süper kahraman takımı Legion of Superheroes ile maceralara atılır.





50'lerin sonu ve 60'lara bu ton hakimken 70'lerde çizgiromanlarda ciddi bir değişim başladı . Artık hikayeler daha ciddi bir tona bürünmeye başlayıp, güncel sorunlar ve insana yönelik hikayeler konulara hakim olmaya başladı . Bunun sonucu olarak bir çok yan Superman yayını 80'lere doğru durduruldu. Hikayelerdeki bu ton değişikliği ve zaman kavramı, hikaye devamlılığı konusunda sorunlara neden olduğu için paralel evren kavramı yaratıldı. Buna göre nazilerle savaşan 40'larda yaşayan Superman dünya iki de yaşayan Superman'di yeni daha ciddi tonda yazılan ise dünya bir'in Superman'i idi. Fakat bu paralel evren kavramıda devamlılıkta sorunları kapatmaya yetmedi , en sonunda  1985 yılında Crisis on Infinite Earths (Sonsuz dünyalarda Kriz) hikayesi ile paralel evrenlerin tamamı yok edildi , Supergirl'de bu savaşta kahramanca savaşıp ölür ve Superman tekrar Kripton gezegeninin son evladı konumuna geri döner.



Crisis hikayesi DC'nin kendi evrenini yeniden tasarlaması fırsatını yarattığından bir çok kahraman modernize edilip orijin hikayeleri yenilenir. Superman'de modernize edilen karakterlerden biridir. Artık kronolojik olarak  ortaya çıkan ilk kahraman değildir ve Superboy dönemi  tamamen devamlılıktan çıkarılmıştır , bütün kripton orijinli karakterler silinip devamlılıktan çıkarılır ve Superman'in güçleri büyük ölçüde dengelenir.




Yeni statüsüyle bir süre iyi gitsede 90'lara doğru kahramanların karanlık  dönemi başlamıştır. Daha karanlık , şiddet yüklü acımasız anti kahramanların yükselişi bu şekilde olmayan kahramanları büyük ölçüde etkilemiştir. Superman ise kendi ilkelerinden taviz vermeden ilerlediğinden rağmen satışlarda beklenen rakamları verememeye başlar. Bunun üzerine tartışmalı Süperman'in ölümü hikayesi gelir. Superman'in Doomsday adlı ölüm makinesiyle yaptığı savaşta ölmesi çizgi roman dünyasında büyük yankı uyandırır.



Elbetteki bu hamle satışlara iyi yönde etkide bulunmuştur fakat devamında ilginç trendlerin doğmasınada sebebiyet vermiştir. Bu tuhaf trendleri açıklaması uzun olduğu ve başka konularla ilgili olduğundan şimdilik bahsetmeyelim. Superman'e dönersek 1996 yılında en sonunda Lois ile evlenir ve artık sadık bir eş ve bir kahraman olarak maceralarına devam eder. Diğer kahramanlarla daha çok etkileşimde olup , kahramanlar içinde bir lider konumuna geçmiştir.  Gerçek kimliği Clark Kent'te evrimleşip daha düzgün bir hal alır, artık ortada sıkıyı görünce sıvışan  korkaktan eser kalmamıştır, doğruları yazan haksızlığın karşısında duran cesur bir gazeteci haline geldi.  90'ların sonlarına doğru o kötü trendler ortadan kalktığından genel olarak  tüm çizgiromanlarda hikaye kalitesinde artışlar başlar. Fakat bundan önce 98 yılında Superman'de son bir deneme yanılma daha yapılır ve Mavi Superman ve Kırmızı Superman ortaya çıkar.



Superman güneş kaynaklı güçlerini kaybettiğinde , elektrik tabanlı güçleri ortaya çıkar . Yeni mavi kostümüyle bir süre devam ettikten sonra , bir tuzak sonucu kişiliği ikiye bölünüp kırmızı Superman karakteri doğar. Fanlar tarafından pekte hoş karşılanmayan bu değişiklik çabuk şekilde toparlanarak, Superman eski haline geri döndürülür.



2000'li yıllarsa artık tamamen çizgiroman sektörünün yerine oturduğu dönemdir . Superman öyküleri büyük ölçüde güzeldir ve yaratılan yeni yardımcı karakterlerle Superman ailesi modern çağa uygun bir hale getirilip sektörün en önemli figürlerinden biri haline gelmişir. Crisis sonrası tanıtılan Superman üzerine yeni şeyler eklenerek  şimdiki sevilen başarılı Superman haline gelmişti, taki New 52'ye kadar. New 52 dönemi hakkında pekte yorum yapamam çünkü hiç New 52  Superman'i okumadım . Kişisel olarak birazda soğuk yaklaştığımı belirtmeliyim çünkü 2000 dönemi Superman'i gerçektende çok sevmiştim ve özellikle New 52  döneminde o sevdiğim dönemdeki her şeyin silinmiş olması hiçte hoşuma gitmedi. Neyse New 52 Superman hikayeleri iyi mi değil mi ileride göz attıktan sonra fikrimi belirtirim. Bir sonraki yazıda Superman ailesini tanıyacağız .

22 Haziran 2013 Cumartesi

Dylan Dog - Bir İtalyan Şaheseri



Bir aralar İtalyan çizgi romanlarını westernden ibaret sanırdım , meğer bu konuda fazlasıyla yanılıyormuşum. Açık konuşayım western çizgi romanları artık pekte ilgi duymadığım bir tür haline geldi, elbette Tommiks ve Swing'in hala gözümde nostaljik bir önemi var fakat artık çocukluğumdaki kadar büyük bir heyecan vermiyor. Belki de bunda büyüdükçe Amerikan yerlilerinin çektikleri acıları öğrenmemin bir etkisi olabilir veya sadece hikayeler eskisi kadar ilgimi çekmiyor. Öte yandan çizgi romanda çeşitlilik arayışlarına girmem fumettilerde oldukça gelişmiş farklı bir türün dikkatimi çekmesini sağladı , bu türün adı ise "dedektif öyküleri".

 Dedektiflik öyküleri Comic'te Batman ve Manga'da Dedektif Conan ile Death Note sayesinde ilgi duymaya başladığım bir çizgiroman türü haline gelmeye başlamıştı. Fumetti'nin dedektiflik alanında ileri olduğunu görmek beni oldukça şaşırttı. Birçok başlık, İtalya'nın çizgi roman aleminin hakimi Bonelli Ailesi tarafından çıkarılmış. Bonelli Ailesi (onlara bu şekilde hitap etmek hoşuma gidiyor)  , benim pekte tanışık olmadığım bir yayıncıydı , elimdeki gazete ekleri daha çok essegesse yayınlarıydı. Daha önce Bonelliden iki yayın okudum, bir tanesi Zagor öyküsüydü diğeri ise birkaç Mister No öyküsüydü. Zagor biraz tuhaf bir western türü, arada bir kitap evlerinde kapaklarına bakıyorum,  weird (tuhaf) western türünde gösteriliyor , Mister No ise modern bir kovboya benziyor ,  ileride Mister No'nun hikayelerine göz atma ihtimalim daha yüksek , Zagor ise biraz düşük ihtimal gibi geliyor , neyse biz dedektiflere geri dönelim.


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Fullmetal Alchemist (Çelik Simyacı) - Giriş





35 litre su , 20 kilogram karbon, 4 litre amonyak , 1.5 kilogram kalsiyum oksit, 800 gram fosfor,
250 gram tuz, 80 gram sülfür, 7.5 gram flor, 5 gram demir, 3 gram silikon bütün bunlar nedir derseniz, yetişkin bir insan vücudunu oluşturan elemenler ve bileşiklerdir, hepsi oldukça ucuz malzemeler (İnsan hayatı çok ucuz derler demek ki doğruymuş) peki bunları birleştirip bir insan yapabilir misiniz? İşte Fullmetal Alchemist tamamen bunu konu alır . Simyanın (Alchemy) çok geliştiği fantastik bir evrende iyi bir simyacı olan babaları tarafından terk edilen iki kardeş Edward Elric ve Alphonso Elric hayattaki tek dayanakları annelerini kaybettiğinde kendilerini tamamen simya çalışmalarına adarlar . Bu alanda oldukça ilerleyen kardeşlerin aklına çılgınca bir fikir gelir , tamamen tabu olan insan yaratmayı deneyerek annelerini geri getirmeye çalışırlar fakat yaptıkları deneme çok ters gider ve tanrı rolü oynamanın bedelini çok ağır bir şekilde öderler. Oluşan karadelik Edward'ın bacağını Alphonso'nun ise bütün vücudunu alır , Ed son bir gayretle kolunu feda edip Al'ın ruhunu geri alır ve eski bir şövalye zırhına  bağlamayı başarır. Kolu ve bacağına tamamen metalden oluşan protez(bu fantastik dünyada protezde çok gelişmiştir)  yaptıran Ed  ve kardeşi Al vücutlarını geri kazanmak için herşeyi yaratabildiğine inanılan simyacılık efsanesi  felsefe taşını arama yolculuğuna çıkarlar. Bu uğurda askeri rejimle yönetilen  devletin emrindeki ,  State Alchemist gurubuna katılırlar ve böylece maceralarla dolu yolculukları başlar.



Orjinal adı Hagane no Renkinjutsushi olan bu manga dünyada Fullmetal Alchemist olarak biliniyor , Fullmetal kelimesi tam metal anlamına geliyor fakat orjinalindeki Hagane ise çelik anlamında , herhalde daha ilgi çekici olsun diye Fullmetal olarak çevrilmiş fakat türkçede tam metal  pekte uygun görünmüyor, bence orjinali olan çelik'i kullanmak daha mantıklı.  Renkinjutsushi ise simyacı anlamında, Alchemy olarak doğru çevirilmiş fakat rentanjutsu denilen uzak doğu halkının kullandığı farklı bir tür simya daha var seride . Biraz araştırdığımda alkahestry adında bir kavrama karşılık geldiğini öğrendim fakat hakkında hiçbir bilgim yok, daha farklı bir kullanım türü var her neyse biz konusuna dönelim.




Konusu hakkında tarif edebileceğim tek kelime "mükemmel" olabilir. Şimdiye kadar okuduğum shonen  mangaları içinde en derin konulara değinenlerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Hikaye aslında tarihte geçmiş olayların fantastik bir evrende yansıması olarak anlatılıyor. Aydınlanma çağı ve sonrasında gelişen sanayi devrimi dönemi hikayenin geçtiği zaman dilimidir. Hikayede kültür farkları , sanayi devrimi sonrası başlayan sömürgecilik ve militarizm konuları yer alır fakat değindiği en önemli konu insan ve yaratıcı  kavramlarıdır , baştada belirttiğim gibi bir canlıyı o maddelerle canlı yapan şey nedir konusudur. Serinin yaratıcısı Hiromu Arakawa'nın bu konuları oldukça iyi işlediğini ve dersine iyi çalışmış yetenekli bir bayan olduğunu söyleyebilirim. Derin ve ciddi konuları işlemeye çalışan fakat yeterli araştırmayı yapmadığı için yüzeysel kalan örnekler çok gördüm. Okuduğum kadarıyla Arakawa gerçektende konusuna iyi çalışmış simya ve sanayi devrimi ile ilgili kitapları okumasının yanı sıra mülteciler ve savaş gazileriyle bile konuşup bilgiler almıştır. Bunların yararını hikayede kesinlikle görebilirsiniz , kardeşlerin yolculuğunun yanı sıra arka planda zamanın avrupa devletlerine atıfta bulunan  militarist yönetimdeki  Amestris adlı devletin sömürgeci anlayışı ve afrika ve orta doğu devletlerini temsil eden Ishbal ile savaşı konu alınır. Amestris askerlerinin psikolojisi (zevk alarak öldüren caniler, sadece sağ kalmaya çalışanlar ve  katliamdan dolayı pişman olanlar) ve Ishbal halkının çektiği zulüm hikayenin en güçlü kısımlarıdır.

Sonuç olarak Çelik simyacı kesinlikle göz atılması gereken bir eser ve yakın zamanda türkiyede basılma ihtimali yüksek. Şimdilik sadece konusuna ucundan değindim daha sonra daha detaylı analizine el atacağım çünkü bu eser üzerine çok daha uzun ve bölümlerce konuşulmayı hak ediyor.

14 Mayıs 2013 Salı

İki biyografi - Maus ve Persepolis

Biyografinin çizgi romanda ele alınması biraz nadir görülen bir şeydir. Benim de bu konuda bildiğim iki tane eser vardı. Bu eserlerin adları Maus ve Persepolis . İngilizcelerini okuyup beğendiğim bu eserleri kitap fuarında indirimli bulunca arşivime katma şansı elde ettim. Türkçe çevirileri oldukça başarılı bir şekilde yapılmış  büyük bir hata bulamadım , önemli vurgular kaçırılmamış , rahat anlaşılır bir okunuşları var. Şimdi eserler hakkında ki görüşlerimi anlatayım.






İlk eserimiz Maus : Bir hayatta kalma hikayesi. Yazar ve çizeri ikinci dünya savaşından sonra doğmuş olan Art Spigel. Hikaye babasının gözünden ebeveynlerinin ve ailesinin bazı fertlerinin savaş sırasında yaşadıklarını anlatıyor. Art Spiegel çizgi film sektöründe çalışan bir çizer , bu işe çizgi bant çizeri olarak başlamış daha sonra underground comix denen bağımsız dergilerde kısa hikayeler çizerek devam etmiştir.  Büyük eseri Maus'u tamamlaması tam on üç sene sürmüş , eserin taslakları olan babasının anlattıklarından yola çıkarak çizdiği kısa stripler, kendisinin yardımcı editör olduğu Raw adlı bağımsız çizgi roman dergisinde yayınlamıştır , yayın süresi bölümler halinde 1980 yılında başlayıp 1991'de sona ermiştir.. Eser büyük bir sansasyon yaratıp olumlu tepkiler almış ve 1992 yılında Pulitzer ödülünü kazanan ilk grafik roman olmuştur.

26 Mart 2013 Salı

Korsan Rotası 01



Son yazılarda biraz fazla Amerikan türüne eğildim , artık diğer türlere biraz eğilsem iyi olur yoksa bir Comic taraftarı gibi görüneceğim :) . Evet amerikan türünün daha fazla konuşulabilir materyali olduğu bir gerçek ama benim favorim Mangalardır . Bu yüzden kaliteli bir manga örneği olan Eiichiro Oda'nın yarattığı One Piece'den bahsetmek istiyorum  . One piece'e nasıl başladığımı daha önceki bir yazıda anlattım ayrıca o yazıda One Piece'i oluşturan taslak iki hikayeden bahsettim. Artık ana öyküye başlayabiliriz.

Öykü ilk sayfasında halka açık bir idam sahnesiyle başlar.  İdam edilecek kişi tüm dünyayı kasıp kavurmuş , hayallerin ötesinde bir hazine biriktirmiş , elde ettiği güç yüzünden korsanların kralı ünvanını almış olan GolD Roger'dır. İdam edilmeden önceki son sözleri işe şu olur : " Benim hazinemi mi merak ediyorsunuz ? Hepsini tek parça halinde toplayıp bir yere gizledim. Hazineyi kim bulabilirse onundur. " Bu son sözleri bütün dünyaya yayılır ve korsan çağı başlamış olur. One Piece'in geçtiği dünya fantastik bir evren aslında hikayenin başlarında  1500'ün ortaları ve 1700'ün sonları  arasındaki korsanlık dönemine atıfta bulunuyor. Yıl olarak 1500'ün ortaları olarak anlatılsada (İleri bölümlerdeki bir hesaplamadan çıkardım) , aslında atıfta bulunduğu olaylar ve bazı karakterlerin esinlendiği gerçek korsanlar korsanlığın altın çağı olan 1650-1750 aralığında geçen hadiseler. Fakat hikayedeki fantezi öğelerinin yüksekliği mangaka Oda'ya gerçek dünya ile sınırlı kalmaması gerektiği fikrini vermiş olacak ki One Piece'in geçtiği evrenide fantastik öğelerle doldurtma kararını aldırtmış olmalı. Bu arada One Piece tek parça anlamına gelir ve Korsan kralının hazinesine verdiği addır ve onu bulan kişi korsanların kralı ünvanının sahibi olur.  Daha sonra hikaye 10 senelik bir sıçrama yapıp küçük bir köye gelir. Bu yazıda One Piece'in ilk 7 sayısından bahsedeceğim daha çok ana karakterlerin kişiliği üzerinde durmak istiyorum.



Resimdeki kişi  baş karakterimiz Luffy'nin çocukluğudur . Taslak öykülerinde direk olarak yetişkin şekli gösterilir  bu yüzden Oda orijin öyküsü ile başlamayı uygun görmüştür ki bu mangalarda biraz nadir olarak gördüğüm bir durum. Genelde aksiyon ağırlıklı mangalar yüksek tempo ile başlar karakterin orijinine sonradan iner. Resimde Luffy bir korsan gemisindedir ve kendisini onlara kanıtlamak için bu harakette bulunmuştur. Bu sahne asla animede gösterilmedi eğer hiç mangayı okumadıysanız animede gördüğünüz Luffy'nin gözünün altındaki izin sebebini öğrenmiş oluyorsunuz :) . Kendisini kanıtlamaya çalıştığı korsan ise Kızıl saçlı Shanks'dir (Çok ünlü bir korsan olduğunu ileride öğreneceğiz) .




24 Ocak 2013 Perşembe

Marvel İç Savaş'ta (Civil War) bana sorunlu gelen kısımlar - son



Son bölümde bu eventta gözlemlediğim üç ana problemi konuşmak istiyorum , daha çok 7 sayılık ana seri hakkında konuşacağım . Problemlere geçmeden önce serinin çizimlerine kısaca değineyim. Bence  çizimlerin aman aman bir tarafı yok yüz çizimlerini özellikle beğenmedim savaş kısımlarında çok tuhaf haller alıyor , renklendirme ise koyu tonlara teslim olmuş durumda bazen insana zaman kavramını şaşırtıyor , New York'un göbeğindeki savaş tam güneş batarkenmiydi yoksa öğlenmiydi anlayamadım , Black Panterde bayağı günlük güneşlik görünüyordu , görünüşe göre sadece yazarlar değil çizerlerde birbirinden bir haber , bir tarafta Cap. ilk savaşın yaralarını taşıyor diğer tarafta bir çiziği bile yok neden ana hikayenin çizimlerini takip etmemişler anlayamadım . Yani uzun lafın kısası artwork çokta ahım şahım değil.

Bu hikayenin aslında neden kötü olduğunu özetleyen en büyük üç probleme geleyim , yada daha doğrusu kötü hale getiren üç neden:

1-Bu hikayenin kötü adamı yok

Benzer bir konsept eğer DC evreninde olsa çok daha başarılı olurdu neden biliyormusunuz , çünkü DC'nin çok daha iyi (yada kötü :) ) kötü adamları var. Bu hikayede olayları manipüle eden bir kötünün eksikliğini hissettim , daha doğrusu gözlerim bir Lex Luthor aradı , düşünsenize kahramanlar birbirine düşüyor ve olayları izleyen ateşi körükleyen bir adam hepsini gülerek izliyor , o zaman hikaye çok daha iyi bir yöne gidebilirdi , peki Marvel'da böyle Luthor çapında bir adam var mı ? Düşündüm ama bir türlü çıkaramadım , Marvel'ın da kendine has iyi kötü karakterleri var ama kendi yayınlarında hapsoluyorlar mesela örümceğin düşmanlarının hiç biri böyle büyük ölçekte bir manipülasyon yapabilecek kapasitede değil , biraz Ozborn'u Luthorlaştırmaya çalışıyorlar ama karakterin yapısında yok , Magneto büyük bir düşmandır ama mutant olayları dışında potansiyeli yok , Galactus ve Thanos gibileri ise dünyayı yok etme derdinde,  belki Dr.Doom kullanılabilirdi ama onunda hem tipi kurtarmıyor hemde  Latveriya sınırları ellerini bağlıyor. Marvel'ın gerçektende sadece zekasını kullanan ciddi, düzgün görünümlü bir kötü adama ihtiyacı var. Peki ortada kötü adam olmayınca ne oluyor bu sefer bir taraf kötü duruma düşürülüyor. İlk bölümde belirtmiştim Cap. ve tarafının savunduğu fikrin ne kadar temelsiz olduğunu ve Ironman tarafının başından beri haklı olduğunu söylemiştim  , böyle bir temelsizlikte önce Cap. tarafı gizli kimliğimiz tehlikeye düşüyor diye karşı çıkıyordu ama bu fikrin sorunlu tarafı zaten yasa tarafındakiler kimin kim olduğunu biliyor , gizliliğin korunacağına dair hükümet garanti veriyor buna rağmen Cap. tarafı güvenmiyor , yok Dr.Doom gibi kötülerin hackleyipte çalmayacağı ne malüm diyorlar ama işin tuhaf tarafı SHILD ajanları ava çıktığında zaten  kahramanların tüm şecereleri bilgisayarda görünüyor hadi diyelim ki bu bilgileri yasadan sonra kayıt olan kahramanlar verdi o zaman tüm bilgileriniz zaten belirlenmiş olmuyor mu ?  bir kötü adam bu bilgileri çalamaz mı ? (Cidden bilgiler SHILD'e toplandıysa niye kimse çalmaya çalışmıyor , hakikatende Marvel'da aklı çalışan kötü adam yok :) ) . İşte bu temelsizlik tutmayınca saçma bir insan hakları savunuculuğuna dönüştürmeye kalktılar , ama bu fikirdeki sorunda şu , siz yasal koruyucular değilsiniz ki en başında insan haklarını siz ihlâl ediyorsunuz , vigilantism bir suçtur devlet artık göz yummuyorsa o zaman suçlusunuz anlamına gelir tıpkı Watchmen deki gibi. Cap. tarafının hiçbir haklı gerekçesi kalmayınca geriye tek bir çare kalıyor kayıt taraftarlarını kötü taraf olarak göstermek ve ilk adım Thor'u klonlayıp karşı tarafa saldırtıp dirençlerini kırmak ama işler ters gidiyor ve Goliath ölüyor. İşte o noktada Ironman tarafının haklı bir yanı kalmıyor , omuz omuza savaştığınız bir arkadaşınız sizin hatanızdan dolayı ölünce (Gerçi Goliath'ın o kadarda büyük bir kayıp olduğunuda zannetmiyorum sonrasında kimse ondan pekte bahsetmedi , yasını bile tutmadılar, hele ondan önce frontlineda ölen adamın adı bir daha hiç geçmedi) artık haklı tarafın kalmaz bu durumda savaşı bırakıp uzlaşmaya çalışman gerekir fakat öyle mi oluyor , tabi ki hayır tam tersi dahada sertleşip yakaladıklarını Negative zone'a atmaya başladılar birde üstüne eski kötülerle işbirliğine girdiler. Mark Miller'ın söylediği bir şeyi okumuştum dediğine göre diğer yayınlarda Ironman tarafını çok kötü gösterdiler diyordu , iyide en başta bunu sen yaptın , Ironman tarafını kötülerle işbirliğine sokturdun , karşı taraftakileri gün ışığı göstermeden Negatif Zone'a hapsettirdin , bundan sonra okuyucuların o tarafı nasıl savunmasını bekliyorsun ki .Yok kahramanların güçleri çok tehlikeli normal insanlar gibi hapsedilemezler rahatça kaçarlar açıklamasına mı inanayım , kötü adamlar neden atılmıyordu şimdiye kadarda sürekli kaçıp duruyorlardı , kahramanlar onlardan da kötü koşulları mı hak ediyorlar ? Bu şekilde senaryo boşlukları hikayeyi kötü hale getiren nedenlerden birisi , hiç kimse Tony Stark'ın yaptıklarını tasvip edemez ve savaş boyunca Stark ve Reed Richards kötü adamlar olarak gösteriliyorlar , arkadaşlarını öldüren bir robotu tekrar kullanıyorlar , bundan daha kötü bir suç olabilir mi? Neyse ki savaşın sonunda Reed Sue'yu kurtarıyorda biraz affettiriliyor kendini ama Tony'e kimsenin sempati gösterdiği yok , resmen kötü adama dönüştürülmüş durumda savaş sonunda yaptığı Stampford anıtını fanların umursayacağını mı sanıyorlardı ? bu eventtan sonra okuduğum en çok yorum Ironman'den nefret ettim oldu . Başlangıçta yaptığı reklamında mantığından uzaklaşmasına neden oluyor "kahramanlar ayrıştı sen hangi taraftasın ?" , peki sayın yazarlar siz karakterleri bu kadar kötüleştirirken hangi tarafı tuttunuz ?

2-Hikayenin politik mesajları çok zayıf , ciddiye alınacak tarafı yok

Çizgi romanlar zaman zaman ciddi konuları ele alırlar , tamamen ciddi konular üzerine çizgiromanlarda yazılmıştır. Devam eden serilerde ise ciddi hikayeler ve politik mesajlar vermek zordur bunun için temeli iyi ayarlamak gerekir. Özellikle birçok yayına yaydığın bir eventta bunu yapamazsın çünkü çıkacak çizgiroman sayısı fazla olduğundan ve farklı farklı isimler ele alacağından toparlamak imkansızdır. Watchmen neden mükemmel bir hikaye çünkü tek bir elden çıkmıştır 12 sayıda herşey anlatılıp bitiriliyor , New Frontier neden iyi bir hikayedir çünkü fazla yayılmadan tek elden çıkma 6 sayılık bir öyküdür, ikiside son derece ciddi mesajlar vermiş öykülerdir. Mark Miller'ın da başta yapmak istediği buydu , benzer bir temayı Marvel evreninde kullanmak  fakat kaçırdığı nokta diğer öyküler alternatif bir devamlılıkta yada orjinal karakterlerle yapılmıştır , bu temayı genel devamlılıkta kullanması büyük bir hata oldu. Miller'ı bu hikayede çok eleştirsemde kötü bir yazar değildir daha geçen Superman Red Son'u analiz ettim, isteyince iyi bir politik mesajları olan hikaye yapabilir ama sorun burada yapmak istediği şeyi diğer tie-in'lerin yazarlarıyla iyi koordine edememesiydi. Hikaye iyi bir fikire dayanıyordu kayıt yasası biraz daha sert hale getirilseydi uygulaması güzel olurdu mesela herkez maskesini çıkarıp yüzünü  halka gösterecek zorunluluğu gibi , o zaman karşı çıkanlar inandırıcı sebeplere sahip olurdu. Tüm hatalara rağmen yasa geçtikten sonra tartışılması büyük bir problem yaratıyor. Civil war sayı 1'i okuyan bir kişi kahramanların gerçektende halkın gözünden düştüğünü ve herkezin yasayı desteklediğini zanneder fakat neredeyse tüm tie in'lerde Marvel evreninin sıradan halkı yasa karşıtı görünüyor , saçma sapan Kara Panter dışında. Onda tüm siyahlar yasa karşıtı tüm beyazlar yasa tarafında ve bu cidden rahatsız edici bir ayrımcılık gösteriyor. Zaten tüm event boyunca Marvel evreninde yaşayan sıradan halkın durumunu anlayamadım bir bakıyorum süper kahramanları yuhalıyorlar, yasa geçsin diye miting yapıyorlar sonra başka tie-inde yasa faşizmdir , büyük abi bizi gözetliyor pankartlarıyla karşı çıkıyorlar . Hakikatende halk ne istiyor anlayamadım , madem yasaya karşı çıkan bir çoğunlukta var o zaman nasıl geçti bu yasa , halk oylaması yapıldı mı ? Sorun  bahsettiğim yarım yamalak ciddiyiz havası katma çalışmalarından kaynaklanıyor  "bakın büyük abi bizi izliyor pankartları geçmişle hesaplaşıyoruz " gibi lafta kalan şeylerle ciddiyeti başaramazsın.Yazarlar arasındaki koordinasyonsuzluk , herkezin kafasına göre hareket etmesine neden oluyor birisi yasayı ırkçılığın üzerine oturtmaya çalışıyor , diğeri insan hakları özgürlük üzerine çekmeye çalışıyor , başkası ise geçmişteki yapılan politik hatalarla hesaplaşma derdinde. Bu tip ırkçılık,ayrımcılık,insan hakları ve geçmişteki hatalarla hesaplaşma gibi konuları derinlemesine işlemeyeceksen hiç kullanmayacaksın. Birde en sondaki savaşta Cap.'ı durduran kişilerin 11 Eylül saldırısından sonra kahraman ilan edilen itfayeci,polis ve acil servis elemanlarının olması apayrı bir olay. Gerçek kahramanlar onlar anladınız mı mesajı ? :)

3-Kahramanlar kahraman gibi davranmıyor 

Evet İç Savaş'ın en temel sorunu burada yatıyor , kahramanların davranışları tamamen kahramanlığın dışında davranışlar . Marvel'ın kahramanlarının hep insanlara daha yakın göründüğü söyleniyor fakat benim bu event boyunca gördüğüm tamamen sorumsuzca hareketler ve sığ fikirlilik oldu hatta sonuçlarında tamamen kötülere yakışacak hareketler bile oldu şeytanla anlaşma gibi. Belki sorumsuzca davranışlar ve sığ fikirlilik hayatta sürekli karşımıza çıkan şeyler fakat kahramanların ,insanları kurtarması gereken kişilerin biraz daha ayakları sağlam kişiler olması gerekir . Sorunları olan kahramanlar teması iyi ama uç noktalara çıkarmak karakterleri zedelemeye başlıyor.  İlk bölümdeki bahsettiğim Ms.Marvel hikayesindeki Arachne olayı mesela, kendi kızını çatışmanın ortasına sokmak nasıl açıklanabilir yada Luke Cage olayı , yeni doğmuş çocuğunu bırakıp tehlikeli bir savaşa atılmak nasıl bir kahramanlık oluyor. Dünyayı etkileyen bir tehdit mi var ? yoksa kötüler büyük bir ittifak kurup insanlığı mı tehdit ediyor ? Hayır Cage'e göre yasa ırkçı bir yasa ve özgürlük savaşı veriyor , bu saçmalıkla hayatını bu tür davalara adıyanlarada hakaret ediliyor bence. Saçmalık her yerde hakim, Sue çocuklarını bırakıp kocasına savaş açıyor , Örümcek adam sevdiklerinin hayatını riske atıyor , Kara Panter tüm krallığını savaşın eşiğine sokuyor ve Storm ona uyarak X-men'i riske atmaya kalkıyor,  peki yasaya karşı çıkan bu kahramanlar büyük son savaştan sonra  ne yapıyor  ?  fikirleri için isyan eden , doğru tarafta olduğuna inanan kahramanlar neden Cap. teslim olur olmaz savaşı bırakıyorlar . Hani inandığınız değerler için savaşıyordunuz ? hani doğru taraftaydınız ? kendi fikirleriniz için mi savaştınız yoksa Cap.'ın fikirleri için mi ? Bu temelsizlik beni fena halde rahatsız etti hele savaşın sonunda herşeyin unutulması tam bir skandal oldu. Sue anında evine döndü , peki ne değişti Sue, Goliath kocanın yaptığı robot yüzünden ölmedi mi?Ayrıca  sonrasında isyancılar nasıl bu kadar kolay affedildi anlayamadım ? Sue nasıl elini kolunu sallaya sallaya geri dönüyor ? Kara Panter resmen Amerikaya savaş açtı peki sonra ne oldu dersin, Sue ve Reed ile halka açık resroranda yemek yediler , bunlar savaş sonundaki Fantastik dörtlü sayısında ve bu sayılara tehamül edemedim , üyeler tek tek reality şovlarına çıkarılıyor, muhabirler örümcek adam gibi kaçaklarla FF üzerine röportaj yapıyor , bu nasıl bir ciddiyet. Benim için en büyük hayal kırıklığı bu sayıların Dwayne McDuffie gibi muhteşem çizgiroman uyarlaması animasyonların (Teen Titans,Justice League) yazarlarından  birinin elinden çıkması . Neyse  Dwayne McDuffie büyük bir yazardır 2011 yılında hayatını kaybetmiştir bunu kalıntının ona devredilmesi olarak görüyorum. Peki Ironman tarafı nasıl bir anda yumuşadı ? Sürek avı başlatmışlarken bir anda herşey neden durdu ? Genel af mı ilan edildi ? Hepsi birden kayıt altına mı girdi (sonrasında Aracne serbest bırakıldı) ? Bu sorular böylecek yanıtsız şekilde kalıyor  , bunlar belki hikayedeki boşluklar sayılabilir ama temelde kahramanların kötü karakterizasyonundan kaynaklanıyor. Kahramanlar en ufak anlaşmazlıkta birbirinin kanını dökmeye hazır halde , birde birbirlerinin yakın arkadaşı gibi lanse ediliyorlar . Mâlesef kahramanlar kötülerle savaşmayı unutup birbirlerinin gözünü oymayı tercih ediyorlar ve İç savaş Marvel içinde kötü bir trendin doğmasına neden oldu (aslında M day'den başlamam gerek ama sonra ona geliriz) , kahramanlar kötülerden çok satış uğruna birbiri ile savaştırılmaya başladılar. Bundan hemen sonra World War Hulk geliyor herkezin Hulk ile savaştırıldığı. Sonra Schism var Cyclope ve Wolverin kavgası,  X-men içindeki gördüğüm en saçma sapan ayrışma (Tarafların motivasyonu ve ayrışım nedeni çok aptalca) ve okumadığım ama adında bile hayır olmayan Avengers vs X-men , bu İç savaş denen zayıf aptalca kurgulanmış ayrışma öyküsü bunları getirdi , bu kötü trendin Marvel'ı bayağı gerilettiğide ortada bu yüzden reboot olaylarına girişiyorlar ne diyelim bundan sonrası Marvel için iyi geçer umarım.

19 Ocak 2013 Cumartesi

Marvel İç savaş'ta (Civil War) bana sorunlu gelen kısımlar - 2



 Front Line dizisindeki sorunlar

Front Line direk olarak bu event için çıkarılmış bir mini seri , büyük ölçüde savaş sırasında arkaplanda gelişen olayları gösteriyor ve iç savaş ile en fazla birbiriyle bağlı olan seri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim bu yüzden belkide event'ın en sorunlu serilerinden biriside bu oluyor. Her sayı belirli birkaç kişinin  başından geçen  olayları gösteriyor, iki tane sıkıcı gazetecinin savaş gözlemleri , New Warriors grubunun patlamadan sağ kurtulan üyesi Speedball'un yaşadıkları ve Norman Ozborn ve etrafında gelişen Atlantislilerin de bulaştığı bir hikaye. Norman 'ın etrafında gelişenlerle pekte ilgilenmedim , ona ne olduğu hakkında fikrim yok Örümceğin o kısımlarını okumadım daha , gazetecilerin gözlemleri ise tam skandal . Sürekli tuhaf tuhaf pekte ünlü olmayan kahramanlar gösteriliyor hele bir tanesi çok ilginç. Prodigy adlı bir kahraman sarhoş bir şekilde bir binanın tepesine çıkmış sanki intihar şovu yapıyor gibi yasa hakkında bağırıp çağırıyor , sonra Ironman geliyor ve bu müthiş kahraman Prodigy  ,Stark'ı ihanetle suçlayıp ajitasyon yapıyor , sen paranla malikanende keyif yapıcaksın ama benim ailem savunmasız kalacak falan (sen önce kendini kurtar :) ) , iyide arkadaş sen kimsin yahu  hangi yayında varsın ne kahramanlık yaptın gizli kimliğin ne ,cidden bu adamın gizli kimliğini bilen var mı? nedir bu kahramanlığa devam etme tutkusu , eğer halk senden bunu istiyorsa ve sana zor geliyorsa o zaman kostümünü as hayatına devam et , kaldıki hükümet zaten kimliğini halka açıklamayacak neden karşı çıkıyorsun ?  Bir başka sayıda kadın gazeteci gözleri bağlı şekilde bir yere götürülüp bir takım kaçak kahramanla röportaj yapıyor . Yine kim bu adamlar diyeceğiniz tuhaf tanınmamış tipler , bir tek içlerinde en tuhaf görünümlüsünü typeface'i bir Örümcek hikayesinde gördüm , işin komik tarafı typeface'in kimliği zaten biliniyormuş gazeteci neden kayıt olmuyorsun diye sorduğunda verdiği cevap , "çünkü ben özgürlük için savaşıyorum   bu yasa insan haklarına aykırı "zırvalığı . Diğer tuhaf kostümlülerde aynı şeyleri zırvalıyor. Sonra kadın gazeteci sokakta iki kahramanın kavgasını gözlüyor , bir tanesi yasa karşıtı aptal bir kostümle görünen Thunderclap diğeri yasa tarafında basit kapşonlu bir kostüm ile Bantam (Kim bu adamlar yahu :) ). İki kahraman birbiriyle dövüşüp kendi tarafının haklılığını savunurken , Thunderclap tuhaf kostümündeki silahı kullanıp ses dalgası yaratarak Bantam'ı savurur fakat Bantam dalganın etkisiyle bir benzin tankerine çarpıp patlaması sonucu feci şekilde yanarak can verir. Thunderclap şok olup böyle olmasını istemezdim deyip ağlamaya başlar. Evet ilk kanı kayıt dışılar akıtmıştır peki bundan kimsenin haberi var mı? Ölen Bantam hakkında birşeyler konuşuldu mu?  Bir dakika Bantam kim yahu?Anlaşıldı zaten üzerine konuşulmaya değer biri bile değil o zaman bunları göstermenin anlamı ne? Birde size ilginç bir devamlılık hatası göstermeliyim , bazen yayınlar birbirinin çalışmalarından bihaber durumda işte Goliath'ın ölümü:

Bu ana serideki Goliath'ın Clor tarafından göğsünü delip geçen yldırımla öldürülüşü , birde frontline'da nasıl gösterildiğine bakın:


Clor Goliath'ın beynini kızartıyor, ilginç öbüründe farklı görmüştük acaba şirkette çizerlerin birbirinin ne çizdiğinden haberi var mı?

Son olarak Speedball'dan bahsedip frontline'ı kapatalım. Speedball ağır yaralı şekilde güçlerini kaybetmiş bir durumda bulunup hapse tıkılıyor. Tam bir günah keçisi haline getiriliyor , She-Hulk kayıt altına alınıp yargılanması için çabalıyor ama Speedball suçlamaları kabul etmiyor gerçek katilin Nitro olduğunu ve günah keçisi haline getrilmesine isyan ediyor. Ultra badass kahramanımız Wolverine Nitro'yu adalete teslim etmediği için vebalini Speedball çekiyor, tamam belki New Warriors sorumsuzca bir harekette bulundu ama tüm hikaye boyunca hiçbir kahramanın sorumluluk sahibi davranış gösterdiğini görmedim ki . Hatta tüm İç savaş boyunca birtek Speedball'un kararlı duruş sergilediğini düşünüyorum hapishanede hem gardiyanlardan hemde mahkumlardan işkence gördü (Hırsız , katil, tecavüzcü gibi suçluların başkasını bebek katili diye suçlaması beni  iğrite ediyor) , dışarıdaki halk kalabalıklar halinde linç etmek istedi , hiçbir kahraman doğru düzgün destek vermedi , ailesi bile evlatlıktan red etti , mahkeme kapısında vuruldu buna rağmen dik durmayı sürdürdü helal olsun Speedball bu hertarafından dökülen öyküde tek doğru düzgün kahraman sensin ve Frontline sonunda Thunderbolt'a katıldı Norman Ozborn'un (Yeşil Cin) başında olduğu Thunderbolt'a .... hönk!
Aslında saçma sapan şekilde kötü adama dönüşen kahramanların aksine Speedball'un ki daha inandırıcı bir durum sonrasında tamda kötü olmamış falan İç savaş sonrası mevzular neyse gerisiyle ilgilenmiyorum.



Fantastic Four'un parçalanışı

Ah çocukluğumun fantastik dörtlüsü sana ne yaptılar böyle :( . Sıkı bağlarıyla çizgiroman dünyasının DC'yi bile kıskandıran örnek ailesi , Marvel'ın yapı taşı olan bu süper kahraman ailesi malesef İç savaşın üç büyük kurbanından biri oldu (Diğer ikisi Ironman ve Spiderman) . Savaş boyunca yaptıklarıyla karakterleri ciddi şekilde zedelendiğinden onlara yapılanları kabul edemiyorum. Fantastik dörtlünün savaştaki durumuna bakarsak daha ilk sayıdan itibaren tamamen savaşın göbeğinde yer alıyorlar . İlk sayıda ailenin zıpır çocuğu Humantorch Stampford olayının ertesi günü bir eğlence klübüne girerken kapıdaki kuyrukta bekleyen bazı insanlarla münakaşa yaşar , tartışma büyüyüp kavgaya dönüşür ve Humantorch hastanelik olur. Sonrasında yasa geçer , ekibin lideri Reed yasayı desteklerken karısı Susan kardeşi komaya sokulduğu halde yasaya şiddetle karşı çıkar , Ben Grimm ise çekimser konumdadır ilk çatışma anında aksiyonda görünsede ne tarafta olduğunu çözemedim. Buradan işin zıvanadan çıktığı ilk savaşa geliyorum , savaştan önce Susan, Reed'in kendini bu işe fazla kaptırmasını eleştirsede Cap. tarafının tuzağa düşürüldüğü anda  kocasının yanındadır. Herşey Clor alana girince bozulur , Goliath özellikle kocasının yarattığı canavardan dolayı ölünce Susan en sonunda patlar ve isyancıların kaçmasını sağlar. Daha sonrasında  veda mektubu bırakarak  Reed'i terk eder , çocuklarınıda bırakarak! Hadi kocasına kızmasını anladım peki çocuklarını neden bırakıyor , onların ne suçu var , çocuklarınıda alıp ülke dışına çıkması mantıklı bir tepki olabilirdi ama Sue sonrasında ne yaptı biliyormusunuz gidip isyancılara katıldı . Evet yanlış duymadınız kocasına kızan kadın çocuklarınıda yüz üstü bırakıp karşı tarafın saflarına geçer , burda ciddi bir savaş durumu anlatılıyor yani kocasıyla çatışma riski var acaba bunu düşünmedi mi ? daha doğrusu Mark Miller acaba bunu yazarken hiç düşünmedin mi? Buradan çekimser kahramanımız Ben Grimm'e dönelim , Grimm olayları hüzün içinde izlerken onun için kırılma anı bir mahkum sevkiyatı sırasında yaşanır . İki taraf yeniden çatışmaya başlar ve ortalık toz duman olur . Küçük bir çocuk karmaşadan dolayı ölünce Grimm her iki tarafada kızıp azarladıktan sonra ülkeden ayrılır. Aslında kahramanların sivil insanların hayatını tehlikeye atıp  gözü dönmüşçe birbirine saldırması rahatsız edici , gerçi hakkını yemeyim bir süper kötüde olaya bulaşıyor ölümden o sorumlu ama bu durumu değiştirmez , kahramanların birinci önceliği masumları korumaktır.  Grimm daha sonra Fransaya gider bir kafede kahve içerken bir anda kendisini bir gizli karargahta bulur . Fransanın kahramanları bir sorunla karşılaştığı için ondan yardım istemektedir. Grimm "sorun ne kahramanlar arası iç savaş mı var kimsenin birbirine güvenmediği bir ortam mı var" diye sorar , kahramanlar  ise sadece bir kötü adam yer altından, yaratıklarıyla Paris'i ele geçirmeyi planlıyor diye cevap verirler . Bunun üzerine Grimm duygulanır ve tamda eski günlerdeki gibi kimin iyi kimin kötü belli olduğu zamanlar deyip İç savaş'a lanet okur. Şimdi buraya kadarını  inceleyelim , İç savaş boyunca FF'nin yazarı Michael Straczynski , bu adamın iyi bir yazar mı yoksa kötü bir yazar mı olduğunu daha çözemedim . Bazen bir iki sayı iyi yazıyor bazen çok berbat yazıyor bu sayıda geçen Fransız kahramanları bir göstermem gerekli:



Evet karakterler tamamen DC'nin kahramanlarının parodisi anlatılan kötü adam senaryosuda gümüş çağ öykülerine atıfta bulunuyor. Burada ilginç bir durum var  Straczynski DC'ye gönderme mi yapıyor yoksa övüyor mu anlamadım , mevcut durumda basbayağı övgü var , hiç değilse DC'de iyi adamlar ve kötü adamlar bellidir , kahramanlar kahraman gibi davranır bencilce sorumsuzca hareketler yapmazlar genelde . Cidden bu sayıyı okuyunca yav bırak şu İç Savaş saçmalığını DC okumaya geri dön dedim. Ne diyebilirim ki böyle parodiye DC açısından can kurban , rakibi öyküsünde onu daha üstün gösteriyor :) . Sonrasında Humantorch Grimm'i geri döndürmeye gider ve savaşın son kısımında bir kez daha görünür ve yine ne tarafta olduğunu anlayamadım kayıt tarafındaki eski kötülerden oluşan Thunderbolt'a mı saldırıyordu yoksa sivillerimi korumaya çalışıyordu ? Ve son olarak ekibin lideri Mr. Fantastic Reed Richards'a geliyoruz . Reed Richards,  büyük bilim adamı ve Marvel evreninin en zeki adamlarından biri kabul ediliyor, ayrıca büyük bir taktik ustası. Genel olarak okuduğum eleştirilerde son zamanlarda Reed'in diğer iki özelliğinin unutulduğu , sadece bir bilim adamı olarak yansıtıldığı ve liderliğinin sürekli sorgulandığı söyleniyor , bizzat İç savaşta bu eleştirilerin haklılığına şahit oldum . Kimliği bilinen kahramanlar oldukları için ayrıca kamuoyunuda göz önüne alan Reed yasayı destekliyor ama nasıl oluyorsa ekibindekilere bir türlü kabul ettiremiyor.  Savaş boyunca Reed'i sürekli laborotuvarda görüyoruz gerçektende önderlik yaptığını göremiyoruz , bunu daha çok Tony Stark yapıyor hatta sanki onun emir eri gibi görünüyor bundan çizgiromanda Sue bile şikayetçi oluyor. Hele Clor robotu tam evlere şenlik bir durum , bu yaratık bir arkadaşlarını öldürüyor ama tekrar kullanmaktan çekinmiyorlar. Dahada beteri yakalanan kahramanları Negative Zone'a atma işinde onunda büyük ölçüde payı var. Orayı Parker'a gösterdikleri kısım Fantastic Four yayınında geçiyor , Parker gördüklerinden rahatsız olduğunda Reed ona amcasıyla ilgili bir hikaye anlatıyor. Reed'in amcası zamanında sivri fikirleri olan bir yazarmış fakat dönem Mccarthy dönemiymiş bu yüzden hareketlerinden dolayı yargılanmış ve inatçı kişiliğinden dolayı fikirlerinden taviz vermemiş sonuç olarakta içeri atılmış. Altı ay sonra hapisten çıktığında kimse iş vermemiş ailesi bile dışlamış ve kısa sürede yanlızlık içinde ölmüş. Parker'da bunu duyduğunda " Gerçektende cesur bir amcanız varmış cevabını verir" fakat Reed'in cevabı ise "Önemli noktayı atlıyorsun Peter , amcamın yaptığı yanlıştı yasalara karşı gelmemeliydi , yasa ne olursa olsun uymalıyız". Evet doğru duydunuz Reed Richards Mccarthy dönemini destekliyor , bunu okuduğuma inanamadım ve hâla da inanamıyorum. New Frontiers'ı hatırlayın tamamen Mccarthy dönemini eleştiren o harika öyküyü  hadi o türkçe basılmadı, Watchmen'i hatırlayın eski Nite Owl'un yazdığı kitapta nasılda Mccarthy döneminin kostümlü kahramanları etkilediğini anlatışını , bu kitap bunlarla benzer kalıpta olma iddiasında ve Marvel evreninin en zeki adamlarından biri Mccarthy dönemini destekliyor ! İlginç bir anektod ekleyim İç savaş boyunca FF yayınından sorumlu kişi Michael Straczynski Before Watchmen yazarlarından biri , evet yanlış duymadınız Mccarthy dönemini öven biri Before Watchmen'de bir değil iki değil tam üç karakterin yazarlığını yapıyor (  Before Watchmen tamamlanır tamamlanmaz üzerinden geçeceğim ) .  FF için daha fazlasını konuşmaya lüzum yok , son savaşta Reed Richards'ı rezil ettik bari karısını kurtarsında biraz imajını kurtaralım demişler. Birde Sue'nun kendisine zâfı olan Namor'dan yardım isteyişi var Cap.'ın isteğiyle. Evet atlantislileride savaşa bulaştırıp diplomatik kriz çıkarmayı göze alarak, Cap. sen ne biçim vatanseversin utan kendinden :) . Atlantisliler savaşın sonuda görünüp kriz yaratmayı göze alıyorlar ama onlar tek değil bu yüzden bir sonraki soruna geliyoruz.



Kara Panter ve Saçma Sapan Irkçılık Temaları

Saçma sapan ırkçılık teması nasıl yapılır derseniz Kara Panter'i okumanız gerekli. Kara Panter (Black Panther) ,teknolojik olarak çok üstün olan hayali ülke Wakanda'nın Kralı T'challa , itiraf ediyorum bu karakter konusunda hiç bilgim yoktu. Tanımadığım etmediğim bir karakter bir anda Civil War'da görüyorum hemde en ünlü X-men üyelerinden biri olan Stom ile evleniyor. Vay canına bu karakter bayağı önemli biriymiş bakalım buradaki performansı iyi ise karaktere ileride göz atarım diye düşünüyordum , tabi ki burada anlattığıma göre hiçte memnun kalmadım. Evet bu evlilik İç savaşın içinde geçiyor (hiçte iyi bir seçim değil kanımca) , bir düğün olduğu için kısa süreli ateşkes sağlanıyor her iki tarafta sorunlarını unutup bu tarafsız bölgede buluşuyorlar. Düğüne gelen ünlü isimlerde ayrı bir parodi neyse ondan bahsetmeyelim , X-men ve eski yeni çoğu Avengers üyesi düğünde bulunuyor , bu arada Wolverinde törende yerini alyor , İç savaşın başlarında Wolverin bütün fizik kurallarını bozuyor bu sayı, bir X-force sayısı ve ana İç savaş sayısı (Peter'ın kimliğini açıkladığı sayı) hepsinde görünüyor ama normalde Nitron'nun takibinde olması gerekli yayınları çıkış tarihlerine göre sıralasan nasıl bir saçma durum olduğu görülüyor. Neyse Panter-Storm çiftine dönelim evleniyorlar ve balayına Dr.Doom'un krallığı Latveria'ya davet ediliyorlar . Herşey ortada eklenecek birşey yok ve bu sayılar İç savaş dışı olduğu için bahsetmeme gerek yok , biz tekrardan savaşa dahil oldukları bölümlere dönelim. Ülkeye döner dönmez Panter ve Storm kayıt dışıları destekliyor görünüyorlar , yaptıkları ilk iş Namor'u ziyaret edip desteğini almaya çalışmak , balayınıda Dr.Doom'un ülkesinde geçirdiklerinden Amerikan hükümeti  bu durumlardan işkillenip çifti yakın takibe alırlar (Bir tür şer ittifakı endişesi :) ) .  Namor'dan destek gören çift daha fazla destek aramak amacıyla farklı kapılar çalarlar . Öncelikle Captain Britain'i denerler . Bu kısımın belkide İç Savaş Black Panther yayınlarındaki en iyi kısım olduğunu söyleyebilirim . Serinin yazarı Reginald Hudlin normalde sinamayla ilgilenen bir kişi gördüğüm sayılar boyunca çokta iyi ÇR yazarı izlenimi uyandırmadı , sürekli gerçek hayattaki insanları dahil edip saçma sapan şeylerle birşeyler yapmaya çalışıyor. Düğüne Bush, Fidel Castro, Nelson Mandela gibi isimlerin gelmesi üçünün bulunmasının absürtlüğünü bir kenara bırakalım birde ünlü talk şovcu Operah katılıyor ve herkezden çok ilgi görüyor(Bu adam çizgiromanları ciddiye alıyor mu acaba ?) . Birde Namorla konuşmalarında Panterin krallığının geçmişte ünlü Siyah amerikalılara verdiği destek konuşuluyor ki bana iğrite edici geldi böyle Martin Luther King , Malcom X gibi simgelerin dolgu aracı olarak kullanılması rahatsız edici. Hemen Captain Britain'in onlarla dialoğuna geçeyim , Captain Britain İngiltere'nin yerel kahramanı olduğundan başka ülkenin iç sorununa karışmak istemez ayrıca çifte neden bu işe karışıyorsunuz diye sorar sonuçta onlarda başka ülkenin kral ve kraliçesi , çiftin cevabı çünkü yasa yanlış biz tarafsız bir şekilde oturamayız diye cevap verirler. Britain burada kötü adamlara karşı savaşmıyoruz Tony Stark ve Reed Richards gibi onurlu adamlarla savaşmaktan bahsediyorsunuz diyor , cevapsa hükümet her zaman süper güçlülerden korkuyor bu onları hapsetme hakkı vermez der Britain ise işte önemli nokta bu insanlar bizden korkuyor bu korkuyu azaltmamız gerekiyor der Storm'da haksızlıklar pahasına olmamalı diye cevap verir ve Britain cevabı yapıştırır Xavier X-men'i insanlara mutantların korkulacak kişiler olmadığnı göstermek için kurduğunu söyler. Tartışma böylece sonuçlanır Storm beni hayal kırıklığına uğrattın falan deyip ayrılırlar. Nasıl oluyorsa çift yasanın kötü bir yasa olduğuna ikna olmuşlar ve çatışmayı göze almış durumdalar. Daha sonra Panterin birkaç tuhaf stratejik hamlesinden sonra (lobi yapmak ve Stark'ın şirketinin altını oyma çalışmaları) Storm'un eski ekibi X-men'den yardım istemesi anlatılır. Emma Frost ,  zaten Scarlet Witch'in gerçekliği değiştirme hadisesinden dolayı (M day saçmalığı , çok salakça işlenen bir diğer öykü )  mutantların göz önünde olduğunu ve başka süper güçlülerinde sorun yaratabileceğini insanların görmesi için bir fırsat olduğunu söyleyerek bu işe karışmayacaklarını söyler. Storm , insanlar bunları görmesi için sessiz kalıp birlikte savaştığımız dostlarımıza yardım etmeyecekmiyiz der (Kayıt tarafında eski dostları yok sanki) , Emma'nın cevabı ise evet karışmayacağız olur. Storm bunu Pantere anlatırken benim liderliğimde böyle şeyler olmazdı diyor , şimdi bunun hakkında birşey söylemek istiyorum , Storm senin liderlik dönemini okumadım ama mutantları kendinin haklı olduğunu düşündüğün taraf için hükümete karşı savaşa sokmayı düşünüyorsan liderliğin cidden berbatmış . Daha sonra çift Beyaz saraya başkanla görüşmeye gidiyor , beyaz sarayın önünde ise bunları karşılayan bir kalabalık toplanmış ve hepsi siyah amerikalılar. İlginç bir şekilde monarşistler özgürlük simgesi olarak gösteriliyor. Beyaz sarayın içinde ise Storm'un babası amerikan olduğundan ancak kayıt olursa başkanla görüşebileceğini söylüyorlar , elbette çift buna çok kızıp beyaz sarayı terk ediyorlar bundan sonrası ise tamamen saçmalık kısaca geçersem , çifti karşılamaya gelen kalabalıkta arbede oluyor , bir kız babasının omzundan düşüyor, storm gücünü kullanıyor, sentineller onu tutuklamaya geliyor, kavga çıkıyor, Ironman karışıyor , kavga büyüyor falan filan. Sonuçta Panter artık bende bu olaya müdahilim deyip o sayıyı bitiriyorlar. Sonraki sayıda Goliath'ın ailesiyle birlikte Goliath'ın mezarını ziyaret ediyorlar (Hmm Frontline'da bir kahraman ölmüştü kayıt tarafındaki o kimdi yav ? Amaân benden başka kimsenin umursadığı yok zaten :) ) . İlginç bir şekilde Goliath'ın kızkardeşi abisinin siyah olduğu için öldürüldüğünü söylüyor , babası buna inanmak istemediğini söylüyor sonrasında , gazeteciler geliyor Panter ve aile yasa karşıtı görüşler bildiriyor , daha sonra ise tamamen beyaz amerikalıların bu tip yorumlara karşı bildirdikleri görüşler var . Yani işi basbaya ayrımcılığa sokmaya çalışıyorlar fakat İç savaşın bununla uzaktan yakından ilgisi yok . Panter'in bu şekilde Amerirkan işlerine burnunu sokması ülkesi Wakanda içinde homurtulara neden olur , kongre özellikle kraliçeye tepkilidir ve bu hareketlerin sonuçları olarak Amerika-Wakanda ilişkileri iyice gerildiğinden savaş olasılığını seslendirirler. Panter ise bu bütün dünyayı etkileyen sorun Amerikada şimdi adım atılmazsa ilerde halk güvenliğini sağlayacağız söylemleri tüm dünyaya yayılacak diye cevap verir . Bir bu eksikti Amerikanın Afganistan , Irak işgallerindeki özgürlük getiriyoruz söylemlerine eleştiri yapma çalışması , bunun hikayede yeri var mı? Cevap hayır yok . Devamını getirecekmisin? Cevap hayır  , o zaman ne diye bahsediyorsun!  Ayrıca savaş olayıda ciddiye biniyor , adam ülkesini gerçektende riske atıyor, sorumsuzluğun zirvesi , gelmiş başka bir ülkede isyan çıkaranlara açık açık destek veriyor , bildiğin suç işliyor ve ülkesini Amerika ile savaşın eşiğine getiriyor bravo . Neyse artık kısa keselim Panter hemen Cap. tarafındakilerle buluşur , onlara teknolojik avantaj sağlar . Negative Zone baskını başlar , Wakanda elçilik binasında olaylar oluşur , Storm'un karşısına Clor'u çıkarırlar (Clor hakikatende  söyledikleri gibi ırkçı bir robotmuş :) ) , savaş şehrin göbeğinde devam eder sonra Storm Sue'nun yardımıyla Clor'a hasar verir bundan sonrasını Hercules devralır iki kadında güreş izler gibi onu izlerler "oo ne güzel kroşe , ne yumruk ama" nidalarıyla ( ciddi bir event okuyoruz hatırlatırım :)) . Sue kocasını aramaya giderken Hercules Clor'un işini bitirir ve tam Storm Panteri aramaya çıkarken Panter yanına gelir , "bir sorunumuz var Cap. savaşı bırakıp teslim oldu , artık yanlız başınayız " der ve Panterin İç savaş hikayesi sona erer. İç savaş boyunca Black Panter yayınının her tarafından dandiklik akıyor , sondaki olan olayların hiç ana kitapta geçmediğini bir kenara bırakalım , yazarların gerçektende birbirinin yazdığından haberi yok mu? Birlikte oturupta etraflıca hazırlamaları gereken olayı, hepsi kafasına göre bir tarafa çekiyor . Meğer Clor Hercules ile dövüşmeden önce Stormla dövüşmüş bu yüzden , kolayca ezildi diye bir açıklama yapmaya çalışıyorlar ama ana öyküde hiç öyle bir boşluk anı yok Hercules direk dalıp canına okuyor. Ayrıca verilmeye çalışılan ırkçılık ve ayrımcılık mesajları tamamen skandal. Gerçektende kayıt tarafında hiç siyahi bir kahraman yok , birtek Bishop var onada bir siyahi kahraman saldırdıktan sonra satılık diyor ırkı ön plana çıkararak. Bu hikaye ne hikayesi kahramanların fikir ayrılığına düşmesi olayı mı yoksa ırkçılık üzerine mi ? Eğer ırkçılık üzerineyse neden okurlara sen hangi taraftasın diye soruyorsun ırkçı tarafın desteklenmesini mi umuyorsun ? Burada kesip bir sonraki bölümde artık finale gelelim ve hikayedeki ana problemlerle olayı kapatalım.