29 Mayıs 2013 Çarşamba

Fullmetal Alchemist (Çelik Simyacı) - Giriş





35 litre su , 20 kilogram karbon, 4 litre amonyak , 1.5 kilogram kalsiyum oksit, 800 gram fosfor,
250 gram tuz, 80 gram sülfür, 7.5 gram flor, 5 gram demir, 3 gram silikon bütün bunlar nedir derseniz, yetişkin bir insan vücudunu oluşturan elemenler ve bileşiklerdir, hepsi oldukça ucuz malzemeler (İnsan hayatı çok ucuz derler demek ki doğruymuş) peki bunları birleştirip bir insan yapabilir misiniz? İşte Fullmetal Alchemist tamamen bunu konu alır . Simyanın (Alchemy) çok geliştiği fantastik bir evrende iyi bir simyacı olan babaları tarafından terk edilen iki kardeş Edward Elric ve Alphonso Elric hayattaki tek dayanakları annelerini kaybettiğinde kendilerini tamamen simya çalışmalarına adarlar . Bu alanda oldukça ilerleyen kardeşlerin aklına çılgınca bir fikir gelir , tamamen tabu olan insan yaratmayı deneyerek annelerini geri getirmeye çalışırlar fakat yaptıkları deneme çok ters gider ve tanrı rolü oynamanın bedelini çok ağır bir şekilde öderler. Oluşan karadelik Edward'ın bacağını Alphonso'nun ise bütün vücudunu alır , Ed son bir gayretle kolunu feda edip Al'ın ruhunu geri alır ve eski bir şövalye zırhına  bağlamayı başarır. Kolu ve bacağına tamamen metalden oluşan protez(bu fantastik dünyada protezde çok gelişmiştir)  yaptıran Ed  ve kardeşi Al vücutlarını geri kazanmak için herşeyi yaratabildiğine inanılan simyacılık efsanesi  felsefe taşını arama yolculuğuna çıkarlar. Bu uğurda askeri rejimle yönetilen  devletin emrindeki ,  State Alchemist gurubuna katılırlar ve böylece maceralarla dolu yolculukları başlar.



Orjinal adı Hagane no Renkinjutsushi olan bu manga dünyada Fullmetal Alchemist olarak biliniyor , Fullmetal kelimesi tam metal anlamına geliyor fakat orjinalindeki Hagane ise çelik anlamında , herhalde daha ilgi çekici olsun diye Fullmetal olarak çevrilmiş fakat türkçede tam metal  pekte uygun görünmüyor, bence orjinali olan çelik'i kullanmak daha mantıklı.  Renkinjutsushi ise simyacı anlamında, Alchemy olarak doğru çevirilmiş fakat rentanjutsu denilen uzak doğu halkının kullandığı farklı bir tür simya daha var seride . Biraz araştırdığımda alkahestry adında bir kavrama karşılık geldiğini öğrendim fakat hakkında hiçbir bilgim yok, daha farklı bir kullanım türü var her neyse biz konusuna dönelim.




Konusu hakkında tarif edebileceğim tek kelime "mükemmel" olabilir. Şimdiye kadar okuduğum shonen  mangaları içinde en derin konulara değinenlerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Hikaye aslında tarihte geçmiş olayların fantastik bir evrende yansıması olarak anlatılıyor. Aydınlanma çağı ve sonrasında gelişen sanayi devrimi dönemi hikayenin geçtiği zaman dilimidir. Hikayede kültür farkları , sanayi devrimi sonrası başlayan sömürgecilik ve militarizm konuları yer alır fakat değindiği en önemli konu insan ve yaratıcı  kavramlarıdır , baştada belirttiğim gibi bir canlıyı o maddelerle canlı yapan şey nedir konusudur. Serinin yaratıcısı Hiromu Arakawa'nın bu konuları oldukça iyi işlediğini ve dersine iyi çalışmış yetenekli bir bayan olduğunu söyleyebilirim. Derin ve ciddi konuları işlemeye çalışan fakat yeterli araştırmayı yapmadığı için yüzeysel kalan örnekler çok gördüm. Okuduğum kadarıyla Arakawa gerçektende konusuna iyi çalışmış simya ve sanayi devrimi ile ilgili kitapları okumasının yanı sıra mülteciler ve savaş gazileriyle bile konuşup bilgiler almıştır. Bunların yararını hikayede kesinlikle görebilirsiniz , kardeşlerin yolculuğunun yanı sıra arka planda zamanın avrupa devletlerine atıfta bulunan  militarist yönetimdeki  Amestris adlı devletin sömürgeci anlayışı ve afrika ve orta doğu devletlerini temsil eden Ishbal ile savaşı konu alınır. Amestris askerlerinin psikolojisi (zevk alarak öldüren caniler, sadece sağ kalmaya çalışanlar ve  katliamdan dolayı pişman olanlar) ve Ishbal halkının çektiği zulüm hikayenin en güçlü kısımlarıdır.

Sonuç olarak Çelik simyacı kesinlikle göz atılması gereken bir eser ve yakın zamanda türkiyede basılma ihtimali yüksek. Şimdilik sadece konusuna ucundan değindim daha sonra daha detaylı analizine el atacağım çünkü bu eser üzerine çok daha uzun ve bölümlerce konuşulmayı hak ediyor.

14 Mayıs 2013 Salı

İki biyografi - Maus ve Persepolis

Biyografinin çizgi romanda ele alınması biraz nadir görülen bir şeydir. Benim de bu konuda bildiğim iki tane eser vardı. Bu eserlerin adları Maus ve Persepolis . İngilizcelerini okuyup beğendiğim bu eserleri kitap fuarında indirimli bulunca arşivime katma şansı elde ettim. Türkçe çevirileri oldukça başarılı bir şekilde yapılmış  büyük bir hata bulamadım , önemli vurgular kaçırılmamış , rahat anlaşılır bir okunuşları var. Şimdi eserler hakkında ki görüşlerimi anlatayım.






İlk eserimiz Maus : Bir hayatta kalma hikayesi. Yazar ve çizeri ikinci dünya savaşından sonra doğmuş olan Art Spigel. Hikaye babasının gözünden ebeveynlerinin ve ailesinin bazı fertlerinin savaş sırasında yaşadıklarını anlatıyor. Art Spiegel çizgi film sektöründe çalışan bir çizer , bu işe çizgi bant çizeri olarak başlamış daha sonra underground comix denen bağımsız dergilerde kısa hikayeler çizerek devam etmiştir.  Büyük eseri Maus'u tamamlaması tam on üç sene sürmüş , eserin taslakları olan babasının anlattıklarından yola çıkarak çizdiği kısa stripler, kendisinin yardımcı editör olduğu Raw adlı bağımsız çizgi roman dergisinde yayınlamıştır , yayın süresi bölümler halinde 1980 yılında başlayıp 1991'de sona ermiştir.. Eser büyük bir sansasyon yaratıp olumlu tepkiler almış ve 1992 yılında Pulitzer ödülünü kazanan ilk grafik roman olmuştur.